Erişilebilirlik

Selçuk Yula'ya Veda: Ah Selçuk!


Selçuk Yula (1959 - 2013)
Selçuk Yula (1959 - 2013)
Topun başındayım. Yine. Top penaltı noktasında. 2-1 mağlubuz. Atarsam final için penaltılara gidilecek. Ders zili çalmış. Petit quartier’de tüm gözler benim üzerimde. Belki de ilk kez 6. sınıflar finale yürüyecek.

Rahmetli Fransızca hocam Selahattin Bey ‘atamaz’ diye süzüyor. Halbuki maçı 2-0’dan çeviren kafa golünü ben attım. Penaltıyı da yaptıran benim. Evet 8. sınıflar haklılar. Hem ceza sahası dışındaydı pozisyon hem de kendimi attım. Ama hakem penaltıyı verdi. Kale karşımda. Top birkaç metre önümde atarsam ‘kahraman’ım.

Atamadım.

Topun başına aynı Selçuk gibi geldim, aynı Selçuk gibi plase yaptım. Ama atamadım işte. Top ve kaleci ters köşelere gitti, ama ayağının içi yerine ucuyla dokununca meşin yuvarlak soluğu file yerine tuvaletlerin orada aldı!

Atamadım işte.

Ah Selçuk! Hep senin yüzünden, penaltı öyle mi atılır? Şöyle abanacaksın Allah ne verdiyse, sonra sen sağ, ben selamet!

Ama yok olmazdı. Sana kaba hareketler hiç uymazdı. Bale yapar gibi çalım atardın, uçar gibi koşardın ve sanki tek kramponun varmış ve yırtılırsa başkasını alamayacak gibi gibi hep kıymet ederek vururdun topa. Sen yeşil sahanın ki o zaman hep toprak rengiydi en şık abilerindendin. Tarzın vardı, hep tavırlıydın. Ama bir o kadar da alçak gönüllü.

Hatırlıyormusun hani şu meşhur Trabzon maçından sonra verdiğin demeci. “Sevinçten havalara uçuyorum” demiştin ardından da eklemiştin, “Artık şampiyon olacağımıza daha çok inanıyorum”. Bu kadar.

Ama yıllar sonra yenmiştik Trabzon’u, çok yıllar sonra. Bize asırlar kadar çok uzun gelen bir zamandan sonra. 4-2’ydi skor ve üçünü sen atmıştın. Hele o attığın o üçüncü gol, Trabzon farkı bire indirdikten sonra gelen o muhteşem gol, belki Bordeaux’ya attığından da güzel gol. Ama sen hiç bozmamıştın kendini tam bizim gibi, tam istediğimiz gibi. Hem erişilmez bir efsane hem içimizden bir fani.

Lefter’i, Can’ı, Mehmetçik’i, Fikretleri göremedik biz. Yaşımız malum. Yetişemedik o efsanelere. Bir Cemil vardı, ucundan yakaladığımız. Sonra sen. Malatyaspor maçında kaçırdığın penaltı bile tahtını sallamadı. Mahir’di değil mi kaledeki? Daha Carlos gelmemişti, Serginho ve Eder’le birlikte. Soluna vurmuştun kalecinin de uzanıp yakalamıştı. “Selçuk penaltıyı kaçırdıktan sonra güldü” diye dedikodunu çıkarmışlardı. O formayı sana, seni bize çok görenler.

Zaten istedikleri gibi de oldu.

O yılın sonunda kopardılar bizi senden, seni bizden. Blauweiss’in yolunu tuttun. Hep Almanya’yı takip ettik, seninle birlikte biz de Alamancı olduk. İlk haftalardan birinde aynı Dropsy’e attığın gibi bir gol bırakmıştın rakip filelere. Hani Batiston olmak üzere Fransa şampiyonunu peşine taktığın golün bir benzeri. Hani bakmıştı ya Giresse’le Tigana arkandan. İşte o golden bir tane de Germen kalesine.

Ama yapamadın, yapamazdın ya zaten. Ankaralı, Şekersporlu, Kadıköy’e aşık Selçuk ne kadar dayanabilirdi ki yaban ellerde.

Geldin.

Geldin ne oldu? “Göndermeyin, gitmesin kalsın” diye bir yaz önce Dereağzı’nı gözyaşlarıyla Kurbalığıdere’yle birleştirenlerin umutları yine kırılmıştı. Kadıköy’ün iktidar sahipleri o formayı sana layık görmediler. Üzüntünden Boğaz’ın en dibine sığındın Sarıyer’e.

Hiç unutmadık seni. Ne kadar isteseler de koparamadılar seni bizden Galatasaray forması giydiğinde dahi. Küsmedik.

Çünkü sen Selçuk’tun.

Çünkü çubuklu altında ilk resmi golünü Cemil’in pasıyla Galatasaray’la atan bir Fenerbahçeli’ydin.

Çünkü Kadıköy’ün Bay Gol’üydün.

Çünkü Bordeaux kahramanıydın.

Çünkü Trabzon fatihiydin. Hatırlar mısın? 4-2’nin rövanşında attığın golü? 1-0 bitmişti. Radyodan dinlemiştik. Dün gibi hatırlıyorum, “Selçuk, Şenol’la karşı karşıya vurdu. Top avut. Hayır, hayır gol, yan hakem orta sahaya koşuyor. Selçuk ağları deldi” demişti spiker. Selçuk ağları delmişti ya. Hani Metin Oktay’ın bizim ağları deldiği gibi. Sonra anlaşıldı. Şiddetli vurmamıştın. Yalnızca file çürüktü. Olsun fark etmezdi bizim için. Selçuk ağları delmişti ya, yeterdi bize.

Bizim kuşak, bizim çubuklu kuşak seninle yaşamaya başladı futbolu. 70’lerin başında doğduk biz mahallede “Selçuk benim” kavgası yaptık toz toprak arasında. Ve bugün kimimiz çoluk çocuk sahibi, kimimiz işinde gücünde son sürat. İşte bugün her neyle uğraşıyorsak kafamızı kaldırdık. Ve aldık ya o haberi ahizenin diğer ucundanki bir dost sesinden, Twitter’dan belki bir internet sitesinden ya da oradan buradan. İşte o an tam da o an çocukluğumuza veda etti seninle birlikte.

Ah Selçuk, ah!

(Ha bir de unutmadan Küçük Hüseyin’e çok selam, ona da doyamadıydık biz!)

STÜDYO VOA

Uluslararası yatırımcılar Türk ekonomisinden güvence bekliyor – 17 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:50 0:00
XS
SM
MD
LG