Erişilebilirlik

AB'den Ankara'ya Basın Özgürlüğü Baskısı


İfade ve basın özgürlüğü alanlarında yaşanan olumsuz gelişmeler Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilere gölge düşürmeyi sürdürüyor. Son dönemde hazırlanan hemen her belgede ve raporda, yapılan açıklamaların çoğunda ön plana çıkan bu sorun Avrupa Parlamentosu’nun da yakın takibinde.

Avrupa Parlamentosu’nun bu konuya gösterdiği yakın ilginin önemli bir kanıtını da Oda Tv davası nedeniyle tutuklanan ve 376 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan gazeteci Ahmet Şık’ın Brüksel’e davet edilmesi oluşturdu. Basın özgürlüğü konusunda başından bu yana kararlı bir tutum sergilemesiyle öne çıkan Liberal Grup tarafından davet edilen Şık, grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiyeli meslek örgütlerine göre 102, çeşitli uluslararası basın örgütlerine göre de 50 ile 80 arasında gazetecinin tutuklu olduğunun altını çizerek, “AKP ve Gülen cemaatine karşı eleştirel tutum takınan, yürütülen politikalara muhalif bir duruş sergilemeye çalışan birçok gazetecinin ya işinden olduğunu ya da otosansürle susmak zorunda kaldığını” söyledi. “Türkiye’nin tutuklu gazetecilerden ziyade tutuklu olmadığı halde tutuklu olan gazeteciler sorunu” yaşadığının altını çizen Şık, ilgili davalarda yargılananın gazeteciler değil gazetecilik olduğunu belirtti.

Şık’ı kabul eden Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde yaşanan gerilemeden dolayı derin endişe duyduğunu belirterek Şık’la ilgili olan ve benzer nitelikteki davaları yakından izlemeyi sürdüreceklerini söyledi.

İfade ve basın özgürlüğü alanında yaşanan olumsuzluklar Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye konusundaki raporunun masaya yatırıldığı Genel Kurul oturumunun da ana gündem maddeleri arasında yer aldı. Bu konuda söz alan parlamenterlerin neredeyse tamamı Türkiye’de yaşanan en önemli aksaklıklarla ilgili listenin ilk sırasına ifade ve basın özgürlüğünü yerleştirdi.

Bu konudaki endişesini dile getiren isimlerden birisi de Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle oldu. Füle, “İfade özgürlüğünün bir ülkedeki siyasi tartışmayla, bunun da demokrasinin kalitesi ve olgunluğuyla bağlantılı olduğunu söyledi. “Olgun bir demokraside çoğunluğun azınlığın görüşlerine saygı duyup onları koruduğunu” ifade eden Füle, “olgun bir demokraside karşıt görüşlerin alay konusu edilmediğini ve otosansüre zorlanmadığını, demokratik katkı olarak değerlendirildiğini” vurguladı.

Avrupa Parlamentosu’nda oylanarak nihai halini alacak olan Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından hazırlanan Türkiye raporunda da basın ve ifade özgürlüğüne oldukça geniş yer veriliyor. İnsan hakları ihlallerini ya da kamuyu ilgilendiren konuları gündeme getiren gazetecilere açılan ceza davalarından endişe duyulduğunun belirtildiği raporda, düşüncelerin cezalandırılmasının Türkiye'de insan haklarının korunmasının önündeki ana engellerden birini oluşturduğu kaydediliyor.

XS
SM
MD
LG