BERLİN- 25 Mayıs Pazar günü yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleriyle ortaya çıkan sonuçların yol açtığı siyasi kriz büyüyor.
Berlin’de konuyla ilgili yapılan analizlerde adeta deprem etkisi yaratan seçimlerinin ardından İngiltere ve Almanya arasında yaşanan gerilimin AB’nin bölünmesine yol açabilecek boyutta olduğu ve İngiltere’yle AB arasında yol ayrımına yaklaşıldığı görüşü ön plana çıkıyor.
Krize neden olan gelişme İngiltere Başbakanı David Cameron’un, eski Euro Bölgesi Başkanı Lüksemburg'lu Jean Claude Juncker’in AB Komisyonu Başkanlığı’na seçilmesi halinde Avrupa Birliği’nden çıkacakları şeklindeki restleşmesi.
Almanya Başbakanı Merkel seçim öncesinde muhafazakâr Avrupa Halk Partisi’nin Avrupa Birliği Komisyonu başkan adayı Jean-Claude Juncker’in adaylığını desteklemiş, seçim sonrasında ise İngiltere’den gelen itirazlar karşısında başkan konusunda kesin bir uzlaşı olmadığını, seçimi yaz tatili öncesinde sonuçlandırmayı amaçladıklarını açıklamıştı.
Avrupa Parlamentosu’nda en fazla milletvekiline sahip olan Almanya’nın Juncker’e verdiği açık desteği çekmesi olarak yorumlanan bu açıklama, Berlin ve Brüksel’de Merkel’in Cameron’un ‘baskılarına boyun eğmesi’ olarak tepki gördü.
Ardından geçen Cuma Merkel, yeniden fikir değiştererek Komisyon Başkanlığı için tekrardan Juncker'i desteklediğini açıkladı. Merkel’in koalisyon ortağı SPD, Cameron’un AB’nin diğer ülkelerine şantaj yapmasına izin verilmemesi gerektiğini vurguladı, seçimin galibi Avrupa Halk Partisi’nin adayının seçilmemesinin ‘seçmenlerin kandırılması’ olacağını, bu yüzden Merkel’den İngiliz Başbakan Cameron’a karşı net tavır ortaya koyması gerektiğini belirtti.
İngiltere'nin bundan sonraki aşamada nasıl bir tavır alacağı merakla beklenirken, 2015 yılındaki seçimlere hazırlanan David Cameron’un AB üyeliği konusunda referandumu seçimlerin öncesine çekebileceği yorumları yapılıyor.
Berlin’deki gözlemciler bu son krizle birlikte Almanya-Fransa ekseninin daha da güçleneceğini, birliğin birçok uygulamasının dışında kalmayı tercih eden İngiltere'nin ise AB ile ilişkisini ciddi bir şekilde masaya yatıracağını savunuyor. 1973 yılında AB’ye üye olan İngiltere, pek çok kez AB’nin asıl kurucu üyeleri Almanya ve Fransa ile ters düştü ve gerektiğinde ayrılmayı da göze alabilecekleri tehdidini yaptı.
Öte yandan Avrupa Parlamentosu seçimleri ile ilgili çifte vatandaşlık ve seçim güvenliği de tartışmalara neden oluyor.
Die Zeit gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo’nun Almanya ve İtalya pasaportu ile iki kez oy kullandığını itiraf etmesiyle başlayan tartışmaları yorumlayan hukuk uzmanları AB üyesi ülkelerde ilgili yasaların net olmadığını ve başka bir AB ülkesinde yaşayıp, hem orada hem de kendi ülkelerinde oy kullananların sayısının milyonları bulduğu görüşünde.
Alman yasalarına göre Almanya’da yaşayanların AP seçimlerinde iki defa oy kullanmaları yasak. Hukukçular konunun üzerine gidilmesi durumunda, Avrupa çapında sekiz milyondan fazla seçmen için geçerli mükerrer oyun saptanabileceğini ve sonuçta seçimlerin meşruiyetinin sorgulanacak bir duruma gelineceğini belirtiyor.
Berlin’de konuyla ilgili yapılan analizlerde adeta deprem etkisi yaratan seçimlerinin ardından İngiltere ve Almanya arasında yaşanan gerilimin AB’nin bölünmesine yol açabilecek boyutta olduğu ve İngiltere’yle AB arasında yol ayrımına yaklaşıldığı görüşü ön plana çıkıyor.
Krize neden olan gelişme İngiltere Başbakanı David Cameron’un, eski Euro Bölgesi Başkanı Lüksemburg'lu Jean Claude Juncker’in AB Komisyonu Başkanlığı’na seçilmesi halinde Avrupa Birliği’nden çıkacakları şeklindeki restleşmesi.
Almanya Başbakanı Merkel seçim öncesinde muhafazakâr Avrupa Halk Partisi’nin Avrupa Birliği Komisyonu başkan adayı Jean-Claude Juncker’in adaylığını desteklemiş, seçim sonrasında ise İngiltere’den gelen itirazlar karşısında başkan konusunda kesin bir uzlaşı olmadığını, seçimi yaz tatili öncesinde sonuçlandırmayı amaçladıklarını açıklamıştı.
Avrupa Parlamentosu’nda en fazla milletvekiline sahip olan Almanya’nın Juncker’e verdiği açık desteği çekmesi olarak yorumlanan bu açıklama, Berlin ve Brüksel’de Merkel’in Cameron’un ‘baskılarına boyun eğmesi’ olarak tepki gördü.
Ardından geçen Cuma Merkel, yeniden fikir değiştererek Komisyon Başkanlığı için tekrardan Juncker'i desteklediğini açıkladı. Merkel’in koalisyon ortağı SPD, Cameron’un AB’nin diğer ülkelerine şantaj yapmasına izin verilmemesi gerektiğini vurguladı, seçimin galibi Avrupa Halk Partisi’nin adayının seçilmemesinin ‘seçmenlerin kandırılması’ olacağını, bu yüzden Merkel’den İngiliz Başbakan Cameron’a karşı net tavır ortaya koyması gerektiğini belirtti.
İngiltere'nin bundan sonraki aşamada nasıl bir tavır alacağı merakla beklenirken, 2015 yılındaki seçimlere hazırlanan David Cameron’un AB üyeliği konusunda referandumu seçimlerin öncesine çekebileceği yorumları yapılıyor.
Berlin’deki gözlemciler bu son krizle birlikte Almanya-Fransa ekseninin daha da güçleneceğini, birliğin birçok uygulamasının dışında kalmayı tercih eden İngiltere'nin ise AB ile ilişkisini ciddi bir şekilde masaya yatıracağını savunuyor. 1973 yılında AB’ye üye olan İngiltere, pek çok kez AB’nin asıl kurucu üyeleri Almanya ve Fransa ile ters düştü ve gerektiğinde ayrılmayı da göze alabilecekleri tehdidini yaptı.
Öte yandan Avrupa Parlamentosu seçimleri ile ilgili çifte vatandaşlık ve seçim güvenliği de tartışmalara neden oluyor.
Die Zeit gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo’nun Almanya ve İtalya pasaportu ile iki kez oy kullandığını itiraf etmesiyle başlayan tartışmaları yorumlayan hukuk uzmanları AB üyesi ülkelerde ilgili yasaların net olmadığını ve başka bir AB ülkesinde yaşayıp, hem orada hem de kendi ülkelerinde oy kullananların sayısının milyonları bulduğu görüşünde.
Alman yasalarına göre Almanya’da yaşayanların AP seçimlerinde iki defa oy kullanmaları yasak. Hukukçular konunun üzerine gidilmesi durumunda, Avrupa çapında sekiz milyondan fazla seçmen için geçerli mükerrer oyun saptanabileceğini ve sonuçta seçimlerin meşruiyetinin sorgulanacak bir duruma gelineceğini belirtiyor.
