Boston Globe gazetesi, Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimlerinin iptal edilmesinden sonraki gelişmeleri değerlendiriyor. Dünya Bankası'nın 1999 yılında açıkladığı yolsuzluk listesinde Ukrayna’nın üçüncü sırada yer aldığını hatırlatan gazete, görevi devretmeye hazırlanan Devlet Başkanı Leonid Kuchma’ya da ciddi suçlamalar yöneltildiğini vurguluyor:
'Yolsuzluklar piramidinin tepesinde bulunan Kuchma, rüşvete ve bankacılık sistemi ile iş dünyasının organize suç örgütleri tarafından işgal edilmesine göz yummakla suçlanıyor. Ukrayna’da varılan mutabakat mükemmel olmasa da, ülkeyi eninde sonunda demokrasiye götürecektir. Seçimler serbest ve adil bir şekilde yapılırsa Ukraynalılar şu anda ülke ekonomisini elinde tutan eski Komünist bürokratları devirme şansına sahip olacaktır.'
Washington Post ise, 1999’da Çeçenistan dışişleri bakanlığına atanan İlyas Ahmedov’un on yıldır süren savaşın sona erdirilmesi yönündeki önerilerini içeren bir makalesine yer veriyor. Moskova’nın birinci Çeçenistan savaşının aksine ikinci savaşta bütün müzakere yollarını kapattığını belirten Ahmedov, bunun da sadece şiddetin artmasına yaradığını ifade ediyor:
'Bu çatışma, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’nın diğer bölgelerinde yaşananlardan daha fazla şiddete ve zulme yol açtı. Sivil kayıpların sayısı Sırpların Kosova’ya karşı yürüttüğü savaştakini fazlasıyla aştı ve Bosna’daki seviyeye ulaştı. Ancak buna rağmen uluslararası topluluk tarafından yine de büyük ölçüde görmezden geliniyor. Bir anlaşma sağlanması yönünde siyasi irade olmadıkça, Çeçen sorunu bir on yıl daha veya Çeçen nüfus yok edilinceye kadar sürecektir.'
Christian Science Monitor ise, Amerika’nın terörle mücadele programının faturasının giderek yükseldiği görüşüne yer veriyor. Irak’ta yaklaşık 1300, Afganistan’da ise en az 150 Amerikan askerinin öldüğünü hatırlatan gazete, sıradan Amerikalıların da yapmak zorunda kaldıkları fedakarlıkların giderek arttığına dikkat çekiyor:
Aileler ve işverenler, savaşa gitmek zorunda kalan on binlerce yedek askerin yokluğunun sıkıntısını çekiyor. Yaşanan diğer sıkıntılar arasında ise, seyahat ve güvenlik endişeleri, yüksek faiz oranları, giderek artan açıklar ve doların düşüşü gibi, hepsi şu ya da bu düzeyde 11 Eylül’le bağlantılı gelişmeler sayılabilir. Başkan Bush sık sık fedakarlıktan bahsediyor. Özellikle de Amerikalıların askerleri desteklemek için neler yapabileceği konusuna değiniyor. Bunlar iyi niyetli gönüllü eylemler. Ama savaş uzadıkça, fedakarlık halkası da genişleyecektir.'
New York Times ise Maliye Bakanı John Snow’un yeniden göreve atanmasını değerlendirdiği makalede, Bush yönetiminin ilk döneminde izlenen ekonomik politikayı eleştiriyor. Borsanın ve doların düştüğünü, bütçe açıklarının arttığını, yeni istihdam olanakları yaratılamadığını vurgulayan gazete, Snow’un da Bush kabinesindeki diğer bir çok bakan gibi, politika üretmekten çok, Beyaz Saray’ın savunuculuğunu yaptığını ifade ediyor:
'Bush, doların değerinin düşmesini önlemenin en kalıcı yolunun, bütçe açıklarını azaltacak mali disiplinden geçtiği gerçeği gibi, duymak istemediği şeyleri kendisine söyleyecek insanları dinlemeye başlamadıkça, ekonomide ciddi bir gelişme sağlanamayacaktır. Snow böyle birisi değildir. Daha da kötüsü bu yönetimde bu işi yapabilecek hiç kimsenin bulunmamasıdır.'