Erişilebilirlik

3 Aralık 2004 - 2004-12-03


Christian Science Monitor, seçim tartışmalarının hala sürdüğü Ukrayna’yı kaybetmenin Rusya açısından kazançlı olabileceğini savunuyor. Gerçek bir demokratik Ukrayna’nın Rusya’ya sağlayacağı özgürlüklerin Rusya devlet başkanı Vladimir Putin için çekici olmayabileceğini kabul eden gazete, yolsuzluklardan arınmış bir Ukrayna ekonomisinin Rusya’ya da büyük fayda sağlayacağı görüşüne yer veriyor ve soğuk savaş mantığından kaçınılmasını istiyor:

'Demokratik bir Ukrayna bu modası geçmiş düşünce tarzından uzaklaşılmasına yardımcı olabilir ama bu konuda Amerika ve Avrupa’nın da yapması gerekenler var. Amerika ve Avrupa, ya kazanmak veya kaybetmek söyleminden uzak durmalı ve Rusya’nın güvenlik kaygılarını ciddiye almalıdır. Eğer Brüksel ve Washington soğuk savaş rekabetinin bittiği düşüncesine uygun davranırsa, Moskova da aynı mantıkla hareket edebilir.'

Washington Post yazarı Charles Krauthammer ise, Amerika ve Avrupa’nın Ukrayna konusunda birlikte hareket etmesini olumlu bir adım olarak değerlendiriyor ve “bu birliktelik niçin sadece Ukrayna konusunda sağlandı?” sorusuna cevap arıyor. Ukrayna’da Rusya ile Batı arasındaki mücadelenin esas olarak demokrasi konusunda değil jeostrateji konusunda olduğunu kaydeden yazar, Avrupa’nın Ukrayna’da demokrasiye gösterdiği ilgiyi bu ülkenin coğrafi konumuna bağlıyor ve aynı hassasiyeti Irak konusunda göstermemesini eleştiriyor:

'Avrupa bir kez daha demokrasiyi ne kadar çok desteklediğini gösteriyor, ama sadece kendi mahallesinde. Tıpkı kendi mahallesindeki Yugoslavya’da yaşanan etnik temizliğe karşı çıkarken Ruanda, Güney Sudan ve şimdi de Darfır’da olduğu gibi başka yerlerdeki etnik temizlikler konusunda parmağını bile kıpırdatmaması örneğinde olduğu gibi. İste bu yüzden, Avrupa ile Amerika arasındaki işbirliği geçicidir. Stalin’den bir alıntıyla söylemek gerekirse, Avrupalılar tek kıtada demokrasiye inanıyor. Başka yerlerdeki demokrasiler söz konusu olduğunda, daha umursamaz davranmaları mümkün değil.'

İsrail ve Filistin arasındaki barış umudunun yeniden canlanması sürecini ele alan Boston Globe ise, her iki tarafın da bir değişim sürecinden geçtiğini vurguluyor. Yaser Arafat’ın ölümünden bu yana şiddet olaylarının ciddi biçimde azaldığını belirten gazete, İsrail başbakanı Ariel Şaron ile Filistin Kurtuluş Örgütü liderliğine getirilen Mahmud Abbas’ın karşılıklı jestlerle yumuşamaya katkıda bulunduğunu kaydediyor ve Bush yönetimini de sürece destek vermeye çağırıyor:

'Bush, yetenekleri ve yapısı itibariyle arabuluculuk rolünün kendisi üstlenmeyebilir. Ama eski dışişleri bakanı James Baker veya onun Ortadoğu özel temsilcisi Dennis Ross gibi tecrübeli bir ismi bu göreve atayabilir. Ortada, Amerika’nın güvenliği açısından füze savunma sistemlerinden daha büyük bir başarı elde etme fırsatı var. Bush’un kazandığını söylemekle övündüğü siyasi itibarının bir kısmını buraya yatırmasının zamanıdır.'

New York Times da, hem İsrail hem de Filistin tarafındaki iç siyasi anlaşmazlıklara rağmen Ariel Şaron ve Mahmud Abbas’ın umut verici adımlar attığı görüşüne katılıyor. Gazete, halen İsrail’de cezaevine yatan ve adaylığın açıklayan Filistinli liderlerden Mervan Barguti’nin adaylıktan çekilmesinin sürece olumlu katkıda bulunacağını savunuyor:

'Saldırılardaki rolü nedeniyle cezaevinde bulunan 45 yaşındaki Barguti, 69 yaşındaki Abbas’a göre genç Filistinliler arasında daha fazla bir popülariteye sahip. Barguti eğer ciddi bir aday olamayacaksa, Filistin yönetiminde istediğini söylediği demokratik reformların gerçekleşmesi karşılığında adaylığını geri çekerek bu genç Filistinlilere daha fazla yardımcı olabilir. Şu anda hem İsrailliler hem de Filistinliler saldırı ve karşı saldırıların kesilmesi noktasında ciddi görünüyor. Acaba bu, her iki tarafın da gerçekten barış istediğinin bir göstergesi olabilir mi?'

XS
SM
MD
LG