New York Times, Amerika’nın teröre karşı savaşta Müslüman ülkelerle ekonomik ilişkilerinin önemini vurguluyor. Pakistan Ticaret Bakanının, üç hafta önce Amerika’dan Pakistan malı iç çamaşırlarına ve gömleklere uygulanan gümrük vergilerinin indirilmesi ve bir serbest ticaret anlaşması imzalanması talebinde bulunduğunu ve hayır cevabı aldığını belirten gazete, Amerika’nın kendi ulusal güvenliği açısından daha farklı bir politika izlemesi gerektiğini savunuyor:
"Elbette Bush, Afganistan sınırındaki isyancılarla savaşması için F-16’lar ve para vererek Pakistan’ın askeri yöneticisi General Pervez Müşerref’i satın almaya devam edebilir. Ama böylesi bir dar görüşlü politikayla ekonomi ile ulusal güvenlik arasındaki bağlantı kurulamaz. Ekonomi, ulusal güvenlikten ayrı düşünülemez. Amerika’ya ihracat yapan fabrikalarda iş bulamayan Pakistanlılar, Amerikalıları nasıl öldüreceklerini öğrendikleri eğitim kamplarına gidebilir."
Washington Post köşe yazarlarından Jackson Diehl, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna seçimlerine müdahale etmekle suçluyor ve devlet başkanlığı seçiminde açıkça Viktor Yanukoviç’i desteklediğini öne sürüyor. 31 Ekim’de yapılacak seçimin büyük bir önem taşıdığını vurgulayan yazar, bu duruma sessiz kaldıkları gerekçesiyle Bush yönetimini ve diğer batı ülkelerini eleştiriyor:
"Yanukoviç, verdiği desteğe karşılık Putin’le son buluşmalarında Ukrayna’nın NATO üyeliği talebinden vazgeçeceği, Rusya ile Ukrayna arasında sınırların açılması ve çifte vatandaşlığı destekleyeceği, Rusça’yı ülkenin ikinci resmi dili yapacağı vaadinde bulundu. Ayrıca, Putin’in Ukrayna, Belarus ve Kazakistan’la yeni bir birlik yaratma girişimi olan “tek ekonomik alan” oluşturma düşüncesine uygun bir şekilde Ukrayna’nın Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olma çabasını arka plana iteceği sözünü verdi. Şimdiye kadar kimse Rusya devlet başkanının bu saldırgan emperyalizmine karşı çıkmadı, bu da Putin’in bu yöndeki çabalarının artacağı anlamına geliyor."
Christian Science Monitor ise, İsrail’de, Başbakan Ariel Şaron’un Gazze’den çekilme planı için yarın parlamentoda yapılacak oylama öncesinde bu ülkedeki gelişmeleri değerlendiriyor. Aşırı sağın dini bir söylemle plana şiddetle karşı çıktığını hatırlatan gazete, İsrail halkının büyük bir kısmının ise plana destek verdiğini vurguluyor:
"“Tanrı'nın kanunu” ifadesi, güçlü bir dini kimliği olan bir ülkede çok ikna edici bir söylem. Ancak dinin, hukuki kuralların önüne geçtiği ülkelerde sorunlar başlar. İsrail’de dinci sağcılar, gelecek yıl, Yahudi yerleşim birimlerini boşaltma emri alınırsa, orduyu bu emre itaat etmemeye çağırıyor. Bu durumda İsrail ordusu, kendi etkinliği konusunda bir bölünme ve mücadele ile karşı karşıya. Neyse ki, İsrail demokratik bir ülke ve Şaron İsrail halkının çoğunluğu tarafından desteklenen planına destek sağlamak konusunda sağlam adımlar atıyor."
Heritage Vakfı’ndan Peter Brooks New York Post’ta yayımlanan makalesinde Irak’ta istikrar sağlanması çabalarında Suriye’nin büyük önem taşıdığı görüşüne yer veriyor. Şam yönetiminin Irak’taki isyancılara destek sağlanmasına göz yumduğunu savunan Brooks, Amerika’nın bu konuda Suriye’yi sert bir biçimde uyardığını hatırlatıyor ve Suriye lideri Beşir Esad’ın bu uyarıya uymaması halinde sonucuna katlanacağını yazıyor:
"Başkan Bush, Suriye için “alışılmamış ve sıra dışı bir tehdit demişti” ve bu konuda çok haklı. Suriye, kitle imha silahlarına sahip olan ve İsrail’e karşı Hamas ve Hizbullah gibi terör örgütlerini destekleyen bir diktatörlük. Eğer Suriye verdiği sözleri yerine getirmezse bunun sonuçlarına katlanmalıdır. Yeterince iyi davrandık. Esad, kaderi konusunda bir seçim yapmalı; ya Amerika’yla ve kızgınlığı giderek artan komşusu Irak’la iyi ilişkiler kurma fırsatını değerlendirmeli ya da Saddam Hüseyin ve Taliban gibi doğrudan tarihin çöp kutusuna atılmalıdır."