Erişilebilirlik

Dokuz Milyon Kaçak Göçmenin Geleceği Kongre'nin Elinde - 2004-09-25


Amerika bir kez daha dünyanın dört bir yanından göçetmek isteyen insanlar için çekim merkezi haline geldi. Bir yüz yıl önce kalabalık göçmen gruplarına kapılarını açan Amerika’da, günümüzde ise sadece en fazla aranan yeteneklere sahip olan göçmenleri sıcak bir şekilde karşılıyor. Yine de, son on yıl içinde çok sayıda, yeterli niteliklere sahip olmayan yabancı Amerika’ya göçmen olarak girdi. Bu iki ayrı tür göçmen grupları, Amerikan toplumunu farklı biçimlerde etkiliyor, değiştiriyor.

Bundan bir asır önce kısmetlerini Amerika’da arayan Avrupalılar sevdiklerine veda ederek bir daha dönmemek üzere yola çıkardı. 20. yüzyılın başında Amerika’ya gelen yüz binlerce Avrupalının aksine bugün Amerika’ya gelenlerin büyük bir kısmı Latin Amerika ve Asya kökenli.

Bu ileri teknoloji çağında Cep telefonları ve internet sayesinde, Amerika’ya göçedenlerin ana vatanlarıyla bağlantıları artık kopmuyor. Ancak aynen yüzyıl önce olduğu gibi, eğitimli göçmenlerle, eğitimsiz işçi olarak Amerika’ya göçeden ve pek de iyi karşılanmayan kişilerin Amerikan emek piyasasında iş bulma şansları arasındaki uçurum giderek büyüyor.

Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’nde sosyolog olan Roger Waldinger, kitlesel göçün tekrarlanan bir döngü olduğunu söylüyor ancak sadece daha iyi hayat koşullarına sahip olmak amacıyla gelen göçmenlere Amerika’da artık eskiden olduğu gibi kucak açılmadığını vurguluyor:

"Yeni dönemin bir çok açıdan en çarpıcı özelliği kitlesel göçün yeniden canlanması. Ancak bu göç, sınırlı bir göç düzenlemesi altında gerçekleşiyor. Yani, izlenen politikanın amacı insanları dışarıda tutmak. Bunun sonucunda da şimdiye kadar görmediğimiz, tamamen yeni olan bir göçmen grubu ortaya çıkıyor, yani izinsiz veya yasa dışı ya da belgesiz göçmenler.”

Amerikan göçmenlik yetkilileri, bugün Amerika’da dokuz milyon kaçak göçmen yaşadığını tahmin ediyor.

San Bernardino’daki Kaliforniya Eyalet Üniversitesi’nden, emekli tarih ve etnik araştırmalar profesörü Elliott Barkan, bunların büyük bir kısmının meslek ve eğitim açısından vasıfsız kişiler olduğunu söylüyor. Bu dokuz milyon kaçak göçmen, ağırlıklı olarak, ileri teknoloj veı hizmet sektörüne dayalı Amerikan ekonomik sistemi içinde sürekli çabalıyor:

"Amerika’da artık sanayileşme sonrası aşamadayız. Oysa göçmenlerin çoğu farklı yeteneklere sahip. Los Angeles’taki, hatta New York’taki konfeksiyon sektörü gibi bazı iş alanları, göçmenler olduğu için varlığını sürdürüyor. Ancak başka alanlarda, böyle bir iş fırsatı yok ve bu yüzden göçmenlerin işi çok zor.”

Amerikan nüfus istatistiklerine göre, göçmenlerin yüzde 20’si kısa bir süre sonra geri dönüyor. Ancak Profesör Barkan çok daha fazlasının şansını denemeye ve Amerika’da kalmaya karar verdiğine dikkat çekiyor.

Barkan, Amerikan ekonomisinin yapısında yaşanan değişimin, iş bulmak isteyen bir çok vasıfsız göçmeni, New York ve Los Angeles gibi geleneksel göçmen kentlerinden uzak durmaya zorladığını ifade ediyor.

Barkan ülkenin farklı bölgelerine dağılma yönündeki bu gelişmenin, özellikle en büyük kaçak göçmen grubunu oluşturan Meksikalılar arasında gözlendiğini vurguluyor:

"1990’dan bu yana gözlenen başlıca eğilim, Meksikalıların, özellikle güney eyaletlerine, Georgia, Alabama, Kuzey Carolina ve Arkansas’ya doğru gitmeleri. Meksikalılar artık Havai’de bile çalışıyor. ”

Profesör Barkan, göçmenlerin, bazıları diğerlerinden daha başarılı olsa da, kendi ülkelerindeki yaşamlarına benzer bir ortamı bulabilecekleri yerlere doğru bir maceraya atıldığını kaydediyor:

"Karides avına devam edebilecekleri Teksas’a giden Vietnamlı karidesçiler, bunun klasik örneği. Ya da Visconsin ve Minnesota’da kuzey Taylandlılara rastlayabilirsiniz. Bir kuzey Taylandlı niye Visconsin’e veya Minnesota’ya gitsin? Çünkü orada da anavatanlarında olduğu gibi tarımla uğraşıyorlar.”

New York Üniversitesi’nden profesör Hasia Diner, birçok göçmenin de ücretlerin düşük, değişimin çok hızlı olduğu işlerde çalışarak ülkenin görünmez işgücüne katıldıklarını söylüyor. Diner bu işçilerin büyük bir kısmının, Amerika’da yaşamın çok zor olduğunu düşünen vasıfsız kadın göçmenler olduğunu belirtiyor:

"Bugünlerde göçmenlerin göz ardı edilemeyecek bir kısmının dadılık gibi işler aradığını görüyorsunuz. Bunu yapanlar kadın göçmenler, Orta Amerika’dan gelen kadınlar. Bize göre kaçak olan bu kadınların büyük bir kısmı evlerde yaşlılara veya çocuklara bakıyor. Bu yüzden bürokrasinin radar alanı dışında kalıyor."

Profesör Diner, evde çalışan işçilerin Amerikan hizmet sektöründe önemli bir rol oynadığı düşüncesinde. Ancak Diner bu çalışanların vize sahibi olanlara kıyasla yasal, sosyal ve mali haklardan mahrum olduğuna dikkat çekiyor. 1990 ila 2001 yılları arasında Amerika’da iş gücündeki artışın yüzde 50’sini göçmenler oluşturdu. Boston’daki Northeastern Üniversitesi’nin yaptığı son araştırmaya göre bunların en az üçte biri kadın.

Yapılan son kamuoyu araştırmaları Amerikalıların önemli bir kısmının sınır kapılarının göçmenlere kapatılmasını istediğini gösteriyor. Ancak başkan George Bush’un önerdiği yasa değişikliği eğer Kongre tarafından onaylanırsa sayılarının yaklaşık dokuz milyon olduğu tahmin edilen kaçak işçilere yasal bir statü tanınacak.

Önerilen yasa değişikliği onaylanırsa kaçak göçmen olarak Amerika’da bulunan bir işçi, geçici işçi statüsü elde etmek amacıyla başvuruda bulunabilecek ve asgari ücret gibi bazı haklardan yararlanabilecek.

Göçmenlik konusunda çalışan uzmanların bir çoğu, Amerika’da son on yılda emek gücü piyasasındaki artışın yarısının, yasal veya yasa dışı vasıflı ve vasıfsız göçmen işçilerden kaynaklandığını belirterek önerilen değişikliklere destek veriyor.

Washington’daki Amerikan Üniversitesi’nde tarihçi olan Alan Kraut, son on yıldaki nüfus sayımlarına göre, yeni göçmenlerin, ülke ekonomisinde büyümeye önemli katkıda bulunduğunu belirtiyor. Kraut, göçün Amerikan toplumunun yenilenmesi açısından da hayati önem taşıdığını vurguluyor:

"Dışlamak ve sınırlama getirmek, istenen bir şey değil. Amerika her zaman, farklı ulusların bireylerinden oluşan, göçmenlerden oluşan bir ulus olmuştur. Ekonomik, siyasi ve sosyal gücü, göçmenlik konusunda izlediği olumlu tavırdan kaynaklanmıştır.”

Boston’daki Northeastern Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, Amerika’daki göçmenlerin dörtte biri teknik, yönetsel veya profesyonel bir konumda bulunuyor. New York Üniversitesi profesörü Hasia Diner, eğitimli yeni göçmenlerin ülkenin önemli teknik işlerinde en önemli işgücü kaynaklarından biri olmasının şaşırtıcı olmadığını ifade ediyor:

"Göçün önemli bir kısmı bu insanların geldikleri ülkelerdeki ekonomik koşullardan kaynaklanıyor. O ülkelerde birçok insan, önlerinde çok az fırsat olduğunu ya da hiç olmadığını düşünüyor. Amerika’da ise koşullar uygunsa, gereken ilişkiler kurulmuşsa ve biraz da riski göze alınırsa hiç de fena sayılmayacak fırsatlar elde edilebilir.”

California Eyalet Üniversitesi tarih profesörü Elliott Barkan, özellikle vasıflı göçmenlerin, ülkeye yeni gelen göçmenler arasında önemli yer tuttuğunu söylüyor. Uzman, meslek sahibi olan bu insanların daha zengin olduklarını ve farklı ilişki türlerine sahip oldukları için, geleneksel göçmen ilişki ağlarına mahkum olmadıklarını ve kendilerini, benzer özellikler taşıyan göçmen toplulukları içinde yaşama zorunda hissetmediklerini söylüyor:

"Sosyal sınıf anlamında büyük farklılıklar görebiliyoruz. Özellikle Hindistan, Tayvan ve Filipinler gibi ülkelerden gelen iyi eğitimli, meslek sahibi göçmenler var. Bunlar diğerleriyle aynı uyum sürecinden geçmiyorlar. Çünkü kendi yeteneklerine güvenebiliyorlar."

Örneğin Filipinliler New York kenti çevresindeki hastanelerin çoğunda hemşirelik mesleğinde en önde gelen etnik grubu oluşturuyor. 2000 yılı nüfus sayımına göre New York ve çevresindeki 173 bin Filipinlinin yüzde 30’u hemşire veya sağlık personeli olarak çalışıyor. Bu, kentteki diğer etnik gruplarla kıyaslandığında dört kat daha yüksek bir sayı...

Amerikan hastaneleri, hemşire açığını Filipinler’den hemşire getirerek kapatma konusunda bilinçli bir politika izliyor. Amerikan Göçmenlik Dairesi de hemşirelerin çalışma vizesi ve geçici oturma izni alması konusunda hastanelerle işbirliği yapıyor.

New York Üniversitesi'nden Hasia Diner, Amerika’ya göçeden yabancılar arasında eğitimli ve meslek sahibi olanların sayısı arttıkça, göçmen olan ve Amerika doğumlu vatandaşlar arasındaki geleneksel farklılığın giderek belirsizleştiğini söylüyor:

"Bugünkü göçmenler, bütünleştiklerini, uyum sağladıklarını kanıtlamak zorunda oldukları dönemeçlerden, kavşaklardan geçmeleri gerekmeyen bir ortama geliyorlar. Geçmişte bölünmüş bir hayat yaşamak zorunda olduklarını hissediyorlardı. Dışarıda, halkın arasındayken diğer kadınlar ya da erkekler gibi oluyorlardı, sadece Amerikalı olmak istiyorlardı. Ve etnik olarak farklı olan özelliklerini saklamaları gerekiyordu.”

Vasıfları ne olursa olsun, 1990’lı yıllarda Amerika’ya giren rekor sayıdaki göçmen, Amerikan iş gücünün yapısını önemli ölçüde değiştirdi. Ülkenin bir çok bölgesinde nüfus eksikliğine karşı göçmenler, bir çözüm oldu, evde sağlık bakımı ve fast-food gibi sektörlerde iş gücü eksikliğini giderdi.

Amerika’ya her yıl çoğu Latin Amerika ve Asya’dan olmak üzere yaklaşık bir milyon kişi göçmen olarak geliyor. 2030 yılında Amerikalıların dörtte birinin ya Latin Amerika veya Asya kökenli olacağı tahmin ediliyor.

XS
SM
MD
LG