Erişilebilirlik

4 Ağustos 2004 - 2004-08-04


New York Times, İran’a karşı nasıl bir önlem alınabileceğini tartışıyor. İngiltere, Fransa Ve Almanya’nın diplomatik çözüm çabalarından bir sonuç alınmasının beklenmediğini belirten gazete, Irak’taki durum nedeniyle Amerika’nın askeri bir seçeneği devreye sokmasının da pek mümkün görünmediği yorumunda bulunuyor:

'İran, tavrını değiştirip uranyumu zenginleştirme ve plütonyumu yeniden işlemeye tövbe etmedikçe, bir anlaşmaya varılamaz. Kararını değiştirmesi için Avrupa’nın, İran’a biraz daha süre tanıması bu açıdan iyi bir alternatif sunuyor. Ancak dünya, çok fazla bekleyemez. Yeni santrifüjlerin inşa edilmesinden sonra, İran’ın amaçlarını önlemek daha da zorlaşacak. Eğer kısa bir süre içinde uzlaşmaya varılmazsa, nükleer silah üretmeye yönelik bu belirgin niyet, uluslar arası barış ve güvenliğe bir tehdit olarak algılanmalı ve bu yıl sonunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından ele alınmalıdır.'

Washington Times ise, konuya daha çok Amerikan iç politikası açısından yaklaşıyor. Demokrat aday John Kerry’nin Başkan Bush’u Avrupalı müttefikleri küstürmek ve Birleşmiş Milletler’i devre dışı bırakmakla suçladığını hatırlatan gazete, Avrupa ülkelerinin İran’la uzlaşma çabalarının sonuçsuz kaldığını vurguluyor. Gazete, Senatör Kerry’yi Avrupa ülkelerinin bu başarısız politikalarına paralel bir tavır almakla suçluyor ve Bush yönetiminin izlediği tavizsiz politikayla nükleer silahlanmaya karşı belli başarılar elde ettiğini savunuyor:

'Kerry’nin soruna yaklaşımı tamamen yanlış. İran politikasına gelince, asıl sorun Washington’un şu ana kadar, Kerry’nin Avrupa’daki ideolojik ortaklarının politikalarına göz yummasıdır. Onların diplomatik yaklaşımı hiçbir sonuç sağlamadığı gibi Tahran’a nükleer silah geliştirmesi için zaman tanımaktan başka bir işe yaramadı. Kerry’nin dış politikasının iflasını bundan daha iyi gösteren bir örnek herhalde bulunamaz.'

Washington Post yazarlarından Jim Hoagland, Suudi Arabistan’ın Irak’ta görev yapmak üzere Müslüman ülkelerin katılımıyla bir birlik oluşturulması önerisini mercek altına alıyor. Suudi yönetiminin önerisinin belirsizlikler ve riskler içerdiğini savunan yazar, bu öneriye diğer ülkelerin sıcak bakmadığına da dikkat çekiyor:

'Suudilerin önerisi, hiç kuşku yok ki manipülasyona açık, ancak kötü niyetli değil. Bu öneri, askeri bir çözüm olarak değil, dostça bir jest olarak algılandı. Ayrıca, faydalı bir uyarı işlevi de gördü. Diğer ülkeler, Amerikalıların veya Iraklıların yerine ölmek için Irak’a asker göndermeye istekli değil. Ne Bush’un seçim söylevleri ne de Kerry’nin seçilmesi bu gerçeği değiştirmeye yetmez. Bunun için, isyancılara karşı belirli bir askeri üstünlük sağlamak ve Ocak ayında Irak’ta demokratik seçimleri gerçekleştirmek gerekiyor. O zamana kadar, neredeyse tamamen tek başımıza hareket etmek zorundayız.'

Irak’ın geleceği ile ilgili tartışmalar sürerken, Christian Science Monitor, gündemde arka plana düşen Afganistan’daki gelişmeleri değerlendiriyor. Afgan halkının, monarşi, diktatörlük, komünizm, savaş beyleri ve dini yönetimin ardından gelen demokrasiyi bağrına bastığını ifade eden gazete, seçme hakkı bulunan Afganlıların yüzde doksanının seçim kaydı yaptırmasını bunun en büyük kanıtı olarak gösteriyor:

'Ancak yine de, seçim sürecine yönelik ciddi tehditler var. Bunların başında güvenlik konusu geliyor. Ayrıca vatandaşların, oyların gizliliği gibi konularda eğitilmesi gerekiyor. Karzai’ye karşı rakip olarak çıkan 20’den fazla adayın eşit imkanlara sahip olup olmayacağı da henüz net değil. Ancak demokrasi arzusu çok açık bir biçimde kendini gösteriyor ve bu da zaten yolun yarısının tamamlanması anlamına geliyor.'

XS
SM
MD
LG