Erişilebilirlik

2 Temmuz 2004  - 2004-07-02


Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in yargılanmasına başlaması gazetelerin bir çoğu tarafından manşetten duyuruluyor. New York Times, devrik liderin Iraklılar tarafından yargılanmasının doğru bir karar olduğunu savunuyor, ancak Amerikan ve uluslararası hukukçuların da yargı sürecinde yardımcı olması gerektiğini vurguluyor.

"Washington’da bir çok kişi, mahkeme Iraklıların denetiminde olduğu için kendilerini bu işten kurtulmuş hissedecektir. Ancak böyle düşünmek büyük bir hata olur. Saddam, sorgusu sırasında mahkemeye saldırarak, “Bunun Bush tarafından düzenlenen bir tiyatro olduğunu herkes biliyor” diye konuştu. Eğer bu tavrı devam edecekse, uluslararası hukuk konusunda hatta gerçek yargılama konusunda deneyimsiz olan hakim ve savcılar kontrolü sağlamakta zorluk çekebilir. Irak’ta yeni hükümetin başarısı açısından Amerikan yönetimi ve uluslararası hukuk çevreleri bu davaya gereken ilgiyi göstermelidir."

New York Post da, Saddam Hüseyin ve adamlarının artık Cenevre sözleşmeleri tarafından korunan savaş esirleri değil normal sanık statüsünde olduğuna dikkat çekiyor. Gazete, yeni Irak hükümetinin yargılama sürecinde, güvenilir bir adalet sistemine sahip olduğunu göstermesi gerektiğinin de altını çiziyor.

"Avukatlarına göre, Saddam yasadışı askeri müdahele tarafından devrildiğini, hala Irak’ın devlet başkanı olduğunu ve bu nedenle dokunulmazlığı bulunduğunu öne sürerek mahkemenin meşruiyetini sorgulayan bir strateji izlemeyi planlıyor. Yakında gerçekleri anlayacaktır. Ve hem içerde hem dışarıda Ebu Gureyb gibi olayları öne sürerek Amerika’nın savaş suçu işlediğinden bahsedenlere karşı, Saddam Hüseyin’in yargılanması bütün dünyaya Irak’taki gerçek suçlunun kim olduğunu hatırlatmaya yardımcı olacaktır."

Washington Times yazarlarından Paul Greenberg ise, Amerika – Suudi Arabistan ilişkilerine değiniyor. Farklı koşulların farklı ittifaklar yarattığına dikkat çeken yazar, bazen ileriye gidebilmek için geçmişte yaşananların üzerine sünger çekmek gerektiğini savunuyor. Suudi yönetiminin geçmişte teröre göz yumduğunu öne süren yazar, şu anda ise Riyad ile Washington’un ortak çıkarlara sahip olduğunu kaydediyor.

"Umalım ki Washington’da bir yerlerde, gizli bir çekmecenin içinde Suudi yönetiminin devrilmesi durumunda yürürlüğe konacak bir plan olsun. Teröristler, Irak’ta denetimi ele geçirmeye çalışıyor ve Sudan’da, Müslümanlar, Hristiyan zencilere karşı soykırım gerçekleştiriyor. Bu ayrı bir şey. Ancak Dünyanın en büyük petrol yataklarının üstünde ve dünyanın en hassas dinlerinden birinin en kutsal mekanlarında bir terör grubunun yönetimi ele geçirmesi çok daha farklı bir olay. Suudi Arabistan, her ne kadar güvenilmez bir müttefik olduğunu kanıtlamış olsa da, Batı bu ülkenin açık bir düşman haline gelmesine izin vermemelidir."

Christian Science Monitor ise, Avrupa futbol şampiyonasıyla ilgili ilginç gözlemler içeren bir makaleye yer veriyor. Andreas Tzortzis imzalı makalede Portekiz milli futbol takımının başarısıyla Portekiz başbakanı Jose Manuel Dourao Barroso’nun Avrupa Komisyonu başkanlığına getirilmesini aynı zaman dilimine denk düştüğünü hatırlatan yazar, futbolla siyaset arasında farklı bir ilişki kuruyor.

"Avrupa Birliği anlaşmalarıyla, ortak para birimiyle, homojen sosyal ve ekonomik politikalarla giderek entegre olan kıtada, bu turnuva, futbol delisi “eski dünyada”, milliyetçiliğin kendini sağlıklı bir biçimde ifade edebileceği birkaç alandan biri haline dönüştü. Siyasi başarıyla sahalarda elde edilen zaferler birleşince, normalde dokunaklı ve melankolik şarkılarıyla kendini ifade eden Portekiz’de atmosfer tamamen değişti. Çek Cumhuriyeti, Yunanistan ve Portekiz gibi küçük ülkelerin Almanya, Fransa, İngiltere gibi futbol devlerini elemesi, güç dengesinde de bir değişikliğe yol açtı. Bu gelişmenin Brüksel’deki dengelere yansıması beklenmese de bazıları bunu güçlerin eşitlenmesine giden bir adım olarak değerlendiriyor."

XS
SM
MD
LG