Erişilebilirlik

Çeçenistan ve Putin'in Tutumu - 2004-01-04


Geçtiğimiz Aralık ayının ortalarında bir grup Çeçen gerilla, komşu Dağıstan’a geçerek dokuz Rus sınır muhafızını öldürdü. Bu son olay, Kafkaslar’da ayrılıkçılık rüzgarlarının estiği bölgede, şiddet ve istikrarsızlığın devam ettiğini gösterdi.

Amerika’nın Sesi muhabirlerinden Jaroslaw Anders, bölgedeki çatışmaların Çeçen halkına, Rusya’nın siyasi sistemine ve uluslararası topluma verdiği zararı araştırdı.

Çeçen halkının 20’inci yüzyıldaki acıları, İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler ve Romanlar’ın çektikleriyle karşılaştırılabilir. Bu düşünce, Amerika’nın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski’ye ait. Brzezinski’ye göre Çeçen ulusu nüfusunun yarısını, eski Sovyet lider Jozef Stalin’in 1944 yılında sürgüne yollananlar arasında kaybetti. Ve bu rakam halen artmaya devam ediyor.

Brzezinski şunları diyor:

"1990’lardan beri kaç kişi öldü? Bu konuda farklı tahminler var. Sanıyorum Çeçenler, toplam nüfuslarının dörtte birini kaybetti. Bu insanlar kazayla, bir depremle ya da bir açlık felaketinden dolayı ölmedi, kasten öldürüldü."

Brezinski bu konuşmayı, Amerikan Enterprise Enstitüsü’nün başkent Washington’da düzenlediği Çeçenistan konulu bir konferansta yaptı.

Konferanstaki diğer katılımcılardan ve “Hipokrat Yemini: Ateş Altında Bir Cerrah” adlı kitabın yazarı Çeçen asıllı cerrahi uzmanı Hasan Bayev, Çeçenistan’ı “Felaket bölgesi” olarak tanımlıyor:

1999 yılında Çeçenistan’da ikinci savaş başladığında, Ruslar bütün güçleriyle saldırıya geçti. Bir doktor olarak savaşın kendi halinde insanlara neler yaptığını gördüm. Bana göre Çeçen ulusu bir travma sonrasının gerginliğini yaşıyor. İnsanlar bunalmış durumda. Bazıları hafıza kaybı ve uykusuzluktan şikayetçiyken, bazıları da depresyon geçiriyor. İntihar girişimleriyse oldukça yaygın.

Çeçenistan’daki çatışmalar, 1990lı yıllarda ayrılıkçı Çeçenlerin Rusya Federasyonu’ndan bağımsızlığını ilan etmesiyle başladı. Moskova, Çeçenlerin ilan ettiği devleti asla tanımadı.

1994 yılında Rus birlikleri, iki yıl sürecek bir savaşı başlatmak üzere Çeçenistan’a girdi. 1996 yılında çekilen Rus ordusu, radikal Çeçen savaşçılara atfedilen bir dizi sınır ihlali ve terör saldırılarından sonra 1999 yılında yeniden bölgeye döndü.

Çok sayıda uzman, Çeçenistan’a yönelik sert tutumunun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yerini sağlamlaştırdığına inanıyor. Ancak Profesör Brzezinski, Çeçenistan’daki savaşın Rusya’nın siyasi sistemini kirlettiği görüşünde:

"Ben bu durumu jeopolitik bakış açısından tanımlıyorum. Çeçen sorunu, Rusya’nın imparatorluk sonrası dönüşüm sürecini geciktiriyor. Geciktirmek bir yana, gerilettiğini bile söyleyebilirim."

Uzmanlar Çeçenlerle savaşın, Rusya’nın açık ve liberal bir toplum olmasının yanı sıra, uluslararası alanda yapıcı bir güç olma yönündeki geleceğini tehlikeye attığını söylüyor. Bu uzmanlara göre Çeçenistan’daki çarpışmalar, hayatları şiddet ve çaresizlikten ibaret olan genç Çeçenleri tehdit ediyor. Hür Avrupa Radyosu çalışanlarından Rus gazeteci Andrey Babitzki, Çeçenlerin geleceklerini kurtarma yönündeki arayışların düş kırıklığıyla sona erdiğine dikkati çekiyor:

"Son yıllarda iki kez bağımsız bir Çeçen devleti kurulması yönünde girişim oldu. Bir tanesi Cohar Dudayev’in önderliğindeki laik devlet, ikincisi de Aslan Maskadov’un kurmaya çalıştığı şeriat devleti oldu. Bunun dışında Moskova’nın Çeçenistan’a şu ana kadar verebildiği tek gelecek, kabusu aratmayacak etnik temizlik kampanyaları, toplama kampları ve sivillerin toplu katliamı oldu."

Rus gazeteci Babitzki, çok sayıda Çeçen’in ülkelerinden kaçmaya çalıştığını, kalanlarınsa kendilerini dünyadan tecrit ederek radikal çizgiye yanaştığını söylüyor.

Rus yetkililer, Çeçenistan’daki savaşın terörizme karşı yürütülen küresel savaşın bir parçası olduğunu, Çeçen savaşçıların El Kaide ve diğer İslami terör örgütleriyle bağlantısı olduğunu iddia ediyor. Başkent Washington’daki Rus Büyükelçiliği’nde siyasi işlerden sorumlu üst düzey diplomat olan Aleksander Lukaşeviç, ülkesinin Amerika’nın müttefiki olduğunu ve teröristlerle asla müzakereye yanaşmayacağını vurguluyor:

"11 Eylül faciası olduğunda Rusya olarak, Amerika’ya dostluk ve dayanışma elini uzattık. Halen elimizi uzatmaya devam edebiliriz, ancak Çeçen toplumunun içinde uzlaşmaya karşı çıkan bu terörist ve haydutlarla uzlaşmaya hiç niyetimiz yok."

Amerikan Yönetimi, Çeçenistan’da terörist unsurların olduğunu kabul ediyor, ancak Çeçen savaşçıları terörist olarak tanımlamayı reddediyor. İngiliz Lordlar Kamarası üyesi Frank Judd, Çeçenistan’daki çarpışmaları Avrupa Konseyi adına incelemiş bir yetkili olarak, savaşın gerçekte küresel terörizm tehlikesini arttırdığı yönünde uyarıda bulunuyor.

"Eğer genç insanları aşırı dinci militanlara dönüştürecek bir devlet politikası hazırlamayı isteseydiniz, bu politika şu anda olup bitenlerden farklı olamazdı. Böyle bir politikanın ayrım gözetmeyen doğası, insan haklarına karşı ilgisizliği, genç insanları çaresizlik içinde radikal militanların ağına düşürüyor. Tabi diğer tarafın açısından bakacak olursak da, yaptıkları eylemlerin yan etkileri ortaya çıkıyor. Çünkü onlar bir terörist eylem düzenlemeye kalktıklarında, kamuoyunun desteğinden mahrum kalıyorlar. Terörist yöntemlere başvurmak, bu insanlara hiçbir şekilde dost kazandırmıyor."

Lordlar Kamarası Üyesi Judd’a göre militan İslamla mücadelenin yolu, siyasi çözümler sunmaktan geçiyor. Böyle çözümler, daha ılımlı İslami liderlerin elini güçlendiren bir olgu. Ancak uzmanlara göre militan ve ılımlı İslamcılar çıkmazın içindeler ve karşılarında müzakere ortağı bulup bulamayacakları konusu, bir soru işareti olarak duruyor.

Ne Çeçenler, ne de Ruslar, savaş meydanında kesin bir zafer elde edemezken, kayıtsız-şartsız dış destek bulabilme konusunda da güçlük çekiyor.

İlyas Akmadov, Aslan Maskadov önderliğinde kurulan ve uluslararası alanda tanınmayan Çeçen devletinin dışişleri bakanlığını yürütüyor. Akmadov, son seçimlerin Çeçenistan’a ilerleme yönünde çok az fırsat tanıdığını, ancak Moskova’nın kendi adayı olan Ahmed Kadirov’u seçtirmesiyle, bu şansın bile boşa gittiğini savunuyor. Ahmed Kadirov’un Çeçenler tarafından tanınmaması, Çeçenistan’ı içinde bulunduğu açmazdan çıkabileceği mekanizmadan da, mahrum kılmış durumda:

"Ortada bazı planlar var. Bu planlar sorun oluşturmuyor. Asıl sorun bir hareketlenmeyi başlatacak küçük fırsatların doğmamasından kaynaklanıyor."

Rusya Devlet Başkanı Putin 2004 Mayıs’ında düzenlenecek seçimlerden ezici bir galibiyetle çıkmaya hazırlanıyor. Bazı uzmanlar, Putin’in ikinci başkanlık döneminde, Çeçen sorununa müzakereleri içeren bir çözüm formülü sunabileceğine inanıyor.

Merkezi Moskova’da bulunan Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin başkanı Andrey Piontovski, Putin’in yerini sağlamlaştırdığı için, barışçı çözüm arayışlarına girebileceğini söylüyor:

"Bu kez Putin kesinlikle farklı yetkilere sahip olacak. Parlamento seçimlerinde rakiplerinin gösterdiği cılız performansa bakıldığında, gelecek Mayıs ayındaki seçimleri ezici bir çoğunlukla kazanması, kuşku götürmüyor. O yüzden, Çeçen sorununa yönelme konusunda oldukça özgür hareket edebilir."

Uzman Piontovski aynı zamanda Putin’e çok fazla baskı uygulamaması yönünde, Amerikalılara da uyarıda bulunuyor, Putin’in sorunu zaman içinde ele almasına izin verilmesi gerektiğini söylüyor. Ancak diğer uzmanlara göre, Çeçenistan’da barışın sağlanması, Amerika’nın ve uluslararası toplumun daha fazla girişim yapmasına bağlı.

XS
SM
MD
LG