Erişilebilirlik

22 Aralık 2003 - 2003-12-23


22 Aralık tarihli gazetelerde, Amerika’nın turuncu alarma geçmesi ve Libya’nın nükleer silah programından vazgeçmesinin yankıları geniş yer tutuyor. Libya lideri Muammer Kaddafi’nin Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’le aynı kaderi paylaşmamak için geri adım attığı görüşü, bir çok yorumcu tarafından paylaşılıyor. New York Times yazarı William Safire ise, ABD başkanı Bush’un “önleyici saldırı” politikasına atıfta bulunarak Kaddafi’nin “önleyici teslim olma” politikası geliştirdiği yorumunda bulunuyor:

"Bir bütün olarak bakıldığında, Başkan Bush’un 11 Eylül sonrasında izlediği, özgürlük karşıtı rejimler tarafından yaratılan küresel terör tehdidini ortadan kaldırma politikası amacına ulaşıyor. Yaşananlar, bizim ve müttefiklerimizin Irak ve Afganistan’daki terör kaynaklarını kurutma çabasında haklı olduğumuzu gösteriyor. Kaddafi’nin tavır değişikliğinin de kanıtladığı gibi, yıllardır baskıyla yönetilmiş ülkelere özgürlük götürmek, bölgedeki komşu ülkelerin politikaları üzerinde büyük bir etki yaratıyor."

Libya, nükleer programını denetime açarken Irak’ın kitle imha silahlarını geliştiren bilim adamlarının bu faaliyetlerini başka ülkelerde sürdürmesi ihtimal Amerika’yı endişelendiriyor. Christian Science Monitor, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Irak’ın silah programını geliştiren bilim adamları için 20 milyon dolarlık bir paket hazırladığını duyuruyor ancak bu adımı hem geç hem de yetersiz buluyor:

"Bu yeni program, Bush yönetiminin, silah geliştirme programına katıldıkları gerekçesiyle savaş sonrasında bir çoğu gözaltına alınan ve sorgulanan bilim adamlarına yönelik tavrında bir değişikliğe giderek, sopa yerine havuç politikasına geçmesi anlamına geliyor. Ancak eski bir Birleşmiş Milletler silah denetçisi olan Jonathan Tucker’a göre, hem öngörülen para yetersiz hem de geç kalınmış durumda. Tucker, bir çok önemli Iraklı bilim adamının zaten Suriye, Sudan ve diğer ülkelere gittiğini belirtiyor."

New York Post ise, Avrupa Birliği’nin son zirvesinde ortak bir anayasa konusunda anlaşamamasını Amerika açısından olumlu gir gelişme olarak değerlendiriyor. Gazete, böylece Amerika’ya karşı siyasi, kültürel, ekonomik ve belki de askeri açıdan rakip olabilecek bir Avrupa süper devletine gidişin önlendiği görüşüne yer veriyor:

"Fransa ve Almanya, niçin yeni oylama sistemine geçilmesini istiyordu? Çünkü Polonya ve İspanya’yı Amerika’nın sadık müttefikleri olarak görüyorlar ve çünkü mevcut kurallara göre, Madrit ve Varşova, Paris ve Berlin’in kendi politikalarını bütün birliğe dayatmasını önleyebilir. Her ne kadar sık sık Avrupa’nın Amerika’nı Irak’taki tek yanlı politikalarına karşı çıktığı duyulsa da, aslında tek yanlı hareket edenler Amerikan karşıtı bloktur, özellikle de Almanya, Fransa ve Belçika."

Washington Times ise Birleşmiş milletler Genel sekreteri Kofi Annan’ı, Amerika’nın küresel politikaları önünde engel olmakla suçluyor. Gazete, Annan’ın açıklamalarının, pratikte belirleyici olmasa da, kamuoyunu etkilediğini belirtiyor ve Amerika’nın Birleşmiş Milletler’den onay almadan harekete geçme hakkı olduğunu savunuyor:

"Genel Sekreter, ister diplomatik baskı isterse de askeri güç kullanımı olsun, Amerika’nın küresel düzeyde harekete geçmek için diğerlerinden onay alması gerektiği yönündeki yanlış düşünceyi ısrarla tekrarlıyor. Temel konularda uluslar arası desteğin önemi göz önüne alındığında Birleşmiş Milletler’in bir uzlaşma zemini olarak kullanılması faydalı olabilir ancak Amerika açısından böyle bir çaba tamamen tercih meselesidir. Ülkelerin egemenliği, ulusal çıkarlar özellikle de kendini savunma söz konusu olduğunda buna uygun davranmaları gerektirir ve bu Birleşmiş milletler sözleşmesinde de açıkça belirtilmiştir."

XS
SM
MD
LG