Erişilebilirlik

17 Ekim 2003 - 2003-10-18


17 Ekim tarihli Amerikan gazetelerinde manşetler, Amerika’nın Irak konulu karar tasarısının BM Güvenlik Konseyi’nde oybirliğiyle onaylanması ve Irak’a yapılacak 20 milyar dolarlık yardımın yarısının, Senato tarafından krediye çevrilmesi kararını yansıtıyor. Bütün gazeteler, Güvenlik Konseyi kararının diplomatik bir zafer olduğu konusunda görüş birliği içinde. Ancak New York Times, bu kararın diğer ülkelerden kısa vadede asker ve mali yardım beklentisi yaratmaması gerektiğini savunuyor:

"Güvenlik Konseyi kararı, Iraklıların yönetimi devralmasının zamanlamasını Washington’a bırakıyor. Bu aynı zamanda, Bush Yönetimi’nin yeni Irak anayasasını biçimlendirmesi ve ihaleleri tercihli şirketlerine bırakması yönünde bir fırsat kazandığı anlamına geliyor. Irak’taki işgalin bedelini ödemek ise, Amerikalı asker ve vergi mükelleflerine düşüyor. Kararın onaylanması çok az ülkeyi Irak’a asker yollamaya teşvik edebilir. Pek çok ülke, halen bu konuda isteksiz. Fransa ve Almanya gibi ülkeler de, Iraklılara daha fazla yetki verilmeden, mali yardımda bulunmak istemiyor. Dün Birleşmiş Milletler’de elde edilen zafer, Bush Yönetimi’ni Amerika ve Irak içinde yaşadığı sorunlardan kurtarmayacak. Eninde sonunda Beyaz Saray, Iraklılar ve Birleşmiş Milletler’le yetki paylaşımına gitmek zorunda."

Washington Times'ın bir yorumunda, Irak’a asker gönderme kararından dolayı, ülke içinde büyük tepki alan Türk hükümetinin, Güvenlik Konseyi’nin kararıyla, uluslararası meşruiyet kazandığı belirtiliyor. Wall Street Journal gazetesiyse, Güvenlik Konseyi’nin 1511 sayılı bu kararını, Bush Yönetimi’ne Irak’ta meşruiyet kazandıran bir “incir yaprağı” şeklinde niteliyor. Washington’un Irak’taki politikalarını eleştiren diğer ülkelerin, Amerika’yı dışlamayı göze alamadığını da ekleyen gazete şunları yazıyor:

"Dünkü karar, yönetimin Iraklılara devrinde ısrar eden Fransa, Rusya, Almanya ve hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, bir anlamda teslim olması anlamına geliyor. Her ne kadar karar metninde Birleşmiş Milletler’in hayati önemi vurgulansa da, Iraklıları özgürleştiren koalisyon güçleri, bu ülkede son söz hakkını elinde tutacak. Aynı şekilde, üye ülkeleri Irak’a teröristlerin, kaçak silahların ve yasadışı mali yardımların sızmasına engel olmakla yükümlü tutan karar, bir anlamda buna imza atan Güvenlik Konseyi üyesi Suriye’yi de dize getirmiş oluyor. Belki de Başkan Bush’un İsrail’in Suriye’ye düzenlediği son misilleme saldırısına destek vermesi, Beşar Esad’ı bir parça ‘işbirliğindeymiş’ izlenimi vermeye zorlamış olabilir."

Washington Post'un bir yorumunda ise hafta başında Gazze’de meydana gelen ve üç Amerikalının ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırıya dikkat çekiliyor. Gazete, Bush Yönetimi’nin çift devlet formülünü öngören, ılımlı İsrailli ve Filistinli kesimle işbirliği yapması gerektiğinin altını çiziyor:

"Başkan Bush, yönetiminin ilk yılında İsrail-Filistin sorununa doğrudan müdahale etmeyerek, bölgedeki çatışmaların tırmanmasına fırsat tanımış oldu. Bu durum, Amerika’nın Arap müttefikleriyle arasını açınca, Bush Yönetimi tavır değiştirmek zorunda kaldı ve “yol haritası” adıyla anılan bir barış planını masaya koydu. Ancak geçtiğimiz günlerde, bu barış planı da rafa kaldırıldı ve çatışmalar yeniden tırmandı. Yönetimin bu pasifliği, artık Ortadoğu’da yapıcı diplomasiye yer kalmadığı görüşlerinden kaynaklanıyor. Bunda bir nebze doğruluk payı olsa da, bu süreçte Filistinli reform yanlılarına yeterli destek verilmemesi ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un dizginlenememesinin etkisi büyük. Yaratıcı bir Amerikan diplomasisi, yaşları ilerlemiş Arafat ve Şaron’la uğraşmak yerine, iki taraftaki ılımlı çoğunluğa destek verilmesiyle sağlanabilir."

XS
SM
MD
LG