Erişilebilirlik

9 Eylül 2003 - 2003-09-09


Başkan George Bush’un Pazar günkü konuşmasının yankıları, 9 Eylül tarihli Amerikan gazetelerinde de ana gündem konusu. Los Angeles Times gazetesi köşe yazarlarından Robert Scheer, yazısında, Başkan Bush’un istediği ek savaş bütçesinin gerekçelerini eleştiriyor:

"Başkan Bush, Pazar günkü konuşmasında, her zamanki büyük yalanlarını devreye sokarak, 11 Eylül saldırıları ve Saddam Hüseyin arasında bir bağ kurdu. Oysa bu ilişki hiçbir zaman kanıtlanamadı. Üstelik böyle bir iddia, 11 Eylül’deki saldırılarda ölen insanların durumunu istismar etmekten başka bir şey değil. Yönetim, başarısız savaş planını savunmayı sürdürüyor. Daha da kötüsü, Bush terör olaylarının Irak’ta artmasını olumlu bir gelişme gibi yansıtarak, ‘Düşmanlarımızı ayağımıza getirdik’ izlenimi vermeye çalışıyor. Başkan Bush, kendi kehanetini, kendisi gerçekleştirmiş oldu. İlkönce Irak’ın terör merkezi olduğunu iddia etti. Ondan sonra da gerçekten bu ülkeyi teröristlerin ilgi alanı haline getirdi. Peki daha önce iddia ettiği gibi, Amerikan birliklerini alkışlayan kalabalıklara, ve oluk oluk akacak petrole ne oldu?"

Christian Science Monitor gazetesi de başmakalesini Başkan Bush’un konuşmasına ayırıyor. Gazete, Bush’un Irak’ta yardıma çağırdığı Birleşmiş Milletler’in yetki alanını, net olarak tanımlamamış olmasına dikkat çekiyor. Muhafazakar gazete, bu konudaki görüşlerini şu şekilde aktarıyor:

Başkan Bush’un Irak’ta yardım çağrısına Birleşmiş Milletler’in destek vermesi, şu üç sorunun yanıtlanmasına bağlı: Irak’ta demokrasinin kurulmasına kim önderlik edecek? Bu ülkenin yeniden yapılandırılmasında kimin şirketlerine ihale verilecek? Ve bütün bu masrafları kim karşılayacak? Kısa bir savaşın ardından uzun bir işgal dönemi yaşanıyor. Başkan Bush, Pazar günkü konuşmasında da belirttiği gibi, ileriye dönük çözümler arıyor. Fransa ve savaşa karşı çıkan diğer ülkeler, Birleşmiş Milletler’in Irak’ta demokrasinin kurulmasını üstlenmesini istiyor. Aynı şekilde bu ülkenin yeniden yapılandırılması için verilecek ihalelerin, birçok ülke arasında paylaştırılmasında ısrar ediyorlar. Washington, Birleşmiş Milletler’in Irak’ta devam eden bir süreci devralmasında yarar görmüyor. Bunun yerine Amerika, bu uluslararası örgütün, Ortadoğu’nun genel anlamda yeniden şekillendirilmesinde rol almasını istiyor. Washington Irak’ı kaybetmeyi, teröre karşı savaşı kaybetmekle eşdeğer görüyor.

Filistin Başbakanı Mahmud Abbas’ın istifasının ardından, iyice belirsizlik kazanan Ortadoğu barış süreci, bu kez Washington Post gazetesinde ele alınıyor. Gazete başmakalesinde şunları yazıyor:

"Kısa süreli göreceli bir barışın ardından İsrail ve Filistinliler, yeni bir şiddet dalgasının içine çekilmek üzereler. Bu durum, Irak’ı istikrara kavuşturmaya ve Ortadoğu’da uluslararası bir koalisyon kurmaya çalışan Washington’un işini daha da güçleştiriyor. Yönetim, Filistinlilerin yeni başbakanından, istifa eden Mahmud Abbas’ın gündemine sahip çıkmasını ve yerel güvenlik güçlerini kontrol altına almasını bekliyor. Ancak Filistinli başbakan adayından şu ana kadar bu yönde bir izlenim alınmadı. Barış sürecinde bir ilerleme sağlanması, Yaser Arafat’ın uluslararası baskıların da etkisiyle, yetkilerini paylaşmasına bağlı. Aynı şekilde İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un, Hamas örgütüne karşı giriştiği topyekün savaşa son vermesi gerekiyor. Bütün bunlar işe yaramazsa, Bush Yönetimi’nin alması gereken tek ders kalıyor, o da barış sürecinin sonuç vermesi için daha cesur ve güçlü adımlar atılması gerektiği."

XS
SM
MD
LG