Erişilebilirlik

Özgür Bağdat'a Giden Yol Uzun ve Tehlikeli Olabilir - 2003-04-08


Koalisyon güçleri, bir yandan savaşa devam ederken, bir yandan da Arap uygarlığının en eski merkezlerinden biri olan Bağdat’taki tarihi eserlerin korunmasına özen gösteriyor.

Bağdat, 8’inci yüzyılda Abbasi Halifeliği tarafından kuruldu. Abbasiler, Arap İmratorluğunun başkentini Şam’dan Bağdat’a taşıdı. Bağdat, antik mezapotamya medeniyetinin merkezinde, Dicle nehrinin iki yanında kurulmuş. Bağdat’tan yönetilen topraklar arasında Orta Asya, Arabistan, Kuzey Afrika ve bugünün İspanya’sı yeralıyor.

Bağdat Halifeliği Müslüman dünyasından gelen tacirleri, bilimadamlarını ve sanatçıları hep hoşgörüyle kabul etti ve uzun zaman Bağdat’ta yaşayan Araplar çoğunluğu oluşturmadı. Bağdat için 9’uncu yüzyıl, Halife Harun Reşid’in yönetimi altında, Binbir Gece Masalları’nda adı geçen bir merkez oldu, en iyi dönemini yaşadı.

13’üncü yüzyıldaki Moğol akınından sonra Bağdat Halifeliği sona erdi. Yaşanan yıkıma rağmen yüzyıllar boyunca kent çok uluslu yapısını korudu. Saddam Hüseyin Rejiminden önce kentte çok büyük bir Yahudi nüfusun yanısıra, Hristiyanlar, Kürtler, Türkmenler ve İranlılar yaşıyordu. Sonraları yahudi ve hristiyanların büyük bölümü Bağdat’tan ayrıldı ama kent, laik ve kozmopolit yapısını korudu.

Amerika’nın Sesi muhabiri İmed Aşur yaşamının büyük bölümünü Bağdat’ta geçirdi. Şimdi Amerikan birliklerinin yanında savaşı izleyen Aşur, uydu telefonuyla Bağdat’ın eski günlerini anımsıyor, anıtları, camileri ve palmiye ağaçlarıyla güzel bir kentin korkunç bir rejimin altında nasıl karanlığa gömüldüğünü anlatıyor:

"Bağdat çok güzel bir kent. Orada yaşamaktan büyük zevk aldım. İyi bir hükümetin yönetimi altında, Bağdat hayal ettiğiniz herşeyi size sunabilir. Nehir kenti iki güzel parçaya ayırıyor. Binbirgece masallarında olduğu gibi orada gerçekten keyifli bir hayat yaşayabilirsiniz."

Irak’ın tümü gibi Bağdat da Sünni, Şii ve Kürt nüfustan oluşuyor. Bu gruplar arasındaki ekonomik uçurum son derece derin. Zengin Sünni mahallelerin dışında, kalabalık ve Şiilerin yoğun olduğu gecekondu bölgeleri “Saddam City”/Saddam Kent olarak biliniyor.

US News ve World Report için yazan gazeteci Kevin Whitelaw, 2000 yılında Saddam City’i ziyaret etmiş. Gazeteci, “caddeye adımımı atar atmaz kalabalık etrafımı sardı,” diyor.

"Kalabalık öyle çok düşmanca davranmıyordu, ancak Irak’ta nereye gittiysem daha dostça karşılandığımı söyleyebilirim. Kendimi tehdit altında hissetmedim ama durumun bir anda değişebileceğini anladım."

Saddam Kent’in yoksul Şii sakinlerinin rejima olan öfkelerinin hedefi genellikle batılılar oluyor. Yine de Amerikalılar eğer yiyecek ve öteki yardım malzemesiyle gittikleri zaman daha sıcak bir şekilde karşılanıyor. Hayfa Üniversitesi’nden Profesör Amatzia Baram, Bağdat’ın sosyal yapısı ve tarihini inceleyen yazılar yazmış. Profesör, Şiilerle Kürtler’in büyük bir heyecanla olmasa da Amerikalılar’ı kabul edeceklerine inanıyor.

"Amerikalılar’ı kabul edecekler ve gelmeniz iyi oldu diyecekler. Ancak tanklara çiçek atacaklarını sanmıyorum. Kabul edecekler ve yapılacak işler hakkında konuşmaya da hazır olacaklar. Altyapıyı nasıl oluşturacakları, ülkeyi nasıl yönetecekleri ve Bağdat’ın nasıl idare edileceği gibi konuları konuşmak isteyecekler."

Bunların dışında geleceklerinden kaygı duyan Saddam taraftarları ve yönetime yakın olan ayrıcalıklı kitle de var. Profesör Baram, bu grubun Saddam devrilse bile direnişe devam edebileceğini söylüyor.

"Bazı sivillerin tüfeklerle, kalaşnikoflarla Amerikalılar’a karşı savaşacağını kolaylıkla görebiliyoruz. Bunları hem de Bağdat’ın sünnilerin yaşadığı varlıklı semtlerinde görmek mümkün. Küçük gerilla grupları ve teröristler büyük bir olasılıkla kendilerine saklanacak bir yer bulmaya ve Amerikalılar'a arkadan saldırmaya çalışacak."

Koalisyon kuvvetlerine savaştan sonra düşen en önemli sorumluluk, Bağdat’ta düzeni sağlamak olacak. Başkentin yeniden inşa edilmesi ve yönetimi Iraklılar’ın işbirliğini gerektirecek…Kevin Whitelaw Bağdat’ın iyi eğitim görmüş profesyonel kesiminin ve bürokratlarının bu konuda yardımcı olabileceğine inanıyor. Bağdatlı aydınların hem dış görünüş hem de yaşam tarzları açısından son derece batılı olduğuna dikkati çeken Whitelaw, bu kesimin son yıllarda kentin İslamlaştırılmasından rahatsızlık duyduğunu belirtiyor.

"Hepsi bundan 6-7 yıl önce kentte bulunan barları, gece klüplerini çok iyi anımsıyor ve o günleri arıyor."

Şu anda kimsenin aklından barlar ya da gece klüpleri geçmiyor.

Bağdat savaşın başladığı günden beri bombardıman ve yoğun bir duman altında. Birçok Bağdatlı kenti terkedip kırsal alanlara kaçarken; bazı çiftçiler de mallarını satmak için geçici kurulan pazarlara geliyor. Koalisyon kuvvetleri Bağdat içinde. Bundan sonra olacaklara ilişkin çeşitli tahminler var. Akla takılan tüm sorulara rağmen İmed Aşur sabırsızlıkla 12 yıl önce ayrılmak zorunda kaldığı Bağdat’a döneceği günü bekliyor. Aşur’a göre Bağdat’ın çok çeşitli etnik yapısına, karşılıklı güvensizlik ve kuşkulara rağmen başkenti birarada tutan eski bir vatanseverlik bağı var.

"Biz Iraklıyız. Herkesin de söylediği bu. Kimse size hangi dinden, mezhepten ya da aşiretten olduğunuzu sormaz. Soracakları tek şey Iraklı olup olmadığınız ve ülkenizi, kentinizi sevip sevmediğiniz… Hepsi bu… Bu eskiden de böyleydi ve inanıyorum ki kolaylıkla bundan sonra da böyle olacak…"

Belki de Bağdat, yeniden doğar ve yalnızca yaşanacak güzel bir kent haline gelmekle kalmaz, dünyaya ve geleceğe açılan büyük bir Arap merkezi olur.

Ancak İmed Aşur gibi gelecekten umutlu birçok Iraklı, yeni Bağdat’a giden yolun uzun ve tehlikeli olabileceğini biliyor.

XS
SM
MD
LG