Erişilebilirlik

AB Irak Konusunda Ortak Tutum Belirlemeye Çalışacak - 2003-01-24


Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları 27 Ocak Pazartesi günü Brüksel’de yapacakları yılın ve Yunanistan dönem başkanlığının ilk konsey toplantılarında Irak konusunda ortak görüş belirlemeye çalışacaklar. Türkiye’de bazı temaslarda bulunan Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in izlenimlerini anlatması ve İstanbul toplantısından çıkan sonucun da değerlendirilmesi bekleniyor. İngiltere ve İtalya nedeniyle Avrupa Birliği’nin Pazartesi günü Irak konusunda bir ortak deklarasyon yayımlamada zorlanacağı belirtiliyor.

Avrupa Birliği yeni bir daha sınava hazırlanıyor. Ekonomik güç olmasına paralel olarak ortak dış politika ve askeri konularda rüştünü ispatlama seviyesine gelebiliyor mu, yoksa bir santim bile büyüyemedi mi, bu anlaşılacak. Şu ana kadar üye ülkelerin başkentlerinden ve yetkililerinden gönderilen sinyaller, birliğin içine düştüğü zorluğu yansıtıyor. Dış politikadan sorumlu Komisyon üyesi Chris Patten, İngiliz olmasının da verdiği rahatlıkla Avrupa Birliği’nin ayak süren ülkeleri yüzünden Pazartesi günü ortak bir tavır takınılamadığı takdirde, bunun Bağdat karşısında büyük bir yenilgi anlamı taşıyacağını söyledi.

Pazartesi günü Almanya, Fransa, İngiltere ve İspanya, Güvenlik Konseyi’nin üyeleri olarak, Dış Politika ve Savunma konularındaki yüksek temsilci Javier Solana ve Komisyon üyesi Chris Patten’ın da katılımıyla özel bir toplantı yapacaklar. Fransa BM Güvenlik Konseyinin şu andaki dönemsel başkanı. Ardından sıra Almanya’da. Avrupa Birliği’nde Washington’a karşı tavır izleyenlerin başını da bu iki ülke çekiyor. Peki Brüksel’den Bağdat ve Washington taraflarına bakıldığında hangi taraf daha ırak? TÜSİAD Avrupa Birliği daimi temsilcisi Bahadır Kaleağası'nın bu soruya cevabı şöyle:

"Brüksel’den bakıldığında Irak mı daha yakın, Washington mı daha yakın soruları kafaları karıştırıyor tabiî. AB bu Irak savaşı vesilesiyle, bundan önce de Bosna, Kosova ve hatta Afganistan’da olduğu gibi kendi siyasi kimlik sorununu en derinden hissediyor. AB bu tip uluslararası krizlere birlik olarak hazır değil. Kurumsal yapısı oluşmadığı için, AB’nin bir uluslar arası ortak politikaları olmadığı ve olgunlaşmadığı ve de somut bir işlerlik kazanmadığı için birlik olarak Dünya sahnesinde yer alamıyor. Irak savaşı bunu bariz olarak ortaya koyuyor. Ulusal çıkarlar da siyasi açıdan bir asgari müşterekte toplanmış değiller. Böyle olunca, AB ülkeleri, Washington’un istediği bir savaşı destekleyememe durumundalar. Oysa Washington, AB’nin en yakın askeri ve ekonomik partneri, o Washington ki AB’ni Balkanlar belâsından kurtardı. AB beklediği desteği ona veremiyor, bu konuda bir tavır alamıyor. Amerika’nın bu politikası AB’nin çıkarlarına ters düşüyorsa AB bunu açıklamalı, değilse gerektiği gibi davranabilmeli. Almanya, Fransa karşı çıkabiliyor; İngiltere, İtalya ve hatta İspanya destek verebiliyor bu durum AB’nin Dünya sahnesinde bir toz duman olduğunu göstermekte."

İşin elbette bir de kamuoyu boyutu var. İngiltere dahil hemen her ülkede savaş çığırtkanlığı yapan yok. Gerçi Tony Blair kimseyi dinlemiyor ama 2 Şubat'ta önemli bir seçime hazırlanan Şansölye Schroeder’in aynı şekilde davranmasını beklemek herhalde siyasi intihar olarak nitelenebilir. Avrupa'nın tam bir cendere içine sıkışmış olduğunu söyleyen Bahadır Kaleağası şöyle devam ediyor:

"Diğer sağduyulu kamuoyları gibi Avrupa kamuoyu da savaşa karşı çıkmakta ve Avrupa’da bazı hükümetler kendi kamuoylarını daha yakından dinlemek zorundalar. Almanya’da seçimler var. Schroeder Eylül seçimlerini Amerika’ya karşı çıkışlar sayesinde kazandı. Fransa’da kamu oyu karşı ama Amerika’dan bağımsızlık yönünde geleneksel bir politikası var. Belki de AB’nin kendi uluslar arası kimliğini oluşturması için bir fırsata dönüştürmek istiyor. Savunma ve güvenlik politikalarında daha bağımsız davranabilmesi için de... Bu işin bir de savunma ve savaş sanayii bağlantıları var. Çoğu zaman Amerika ile AB’nin çıkarları örtüşse de bazen örtüşmeyebilir. Bir de terör ve petrol bağlamında gelişiyorsa olaylar ve oldukça kesişiyorsa AB bunun içinden nasıl çıkacak, herhalde çıkamayacak, içinde karışacak ve son dakikaya kadar Avrupa’dan karmaşık sinyaller birbirini izleyecek."

Barış Manço’nun ağabeyi Savaş Manço, Belçika’nın Liege kentinde yaşıyor. Kızlarından birinin adı Atlantik Barış. Geçen gün kızının resminin de bulunduğu bir bildiri yayımladı. "Benim adım Atlantik Barış. Savaş beni öldürecek. Ben yaşamak ve dimdik ayakta kalmak istiyorum..." diye de küçük kızını konuşturdu. AB Atlantik’ten Urallar’a bir barış alanı yerleştirmek için uğraştığını söylüyor, savaşlar toprağı olma sıfatını tarihin sayfalarına gömmek istediğine dikkat çekiyor. Ama barışı Atlantik’ten Pasifik’e kadar tüm Dünya’da tehdit eden diktatörlere veya terör gibi belâlara karşı ortak mücadele konusunda kararlı davranamıyor. Atlantik Barış’ın gerçekten barışın hüküm sürdüğü geleceğin dünyasında yaşayabilmesi için doğduğu ülke Belçika’nın başkenti Brüksel’deki AB kurumlarının ve üyelerinin gerektiği zaman bu belâlara "dur" diyebilme gücünü kendilerinde bulmaları gerekiyor.

XS
SM
MD
LG