Erişilebilirlik

Seçim Zamanı - 2002-11-02


Türkiye’de seçimlere bir gün kala partiler son kampanyalarını yaptı.

Eski İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi yarınki seçimlere, komu oyu yoklamalarına göre ilk sıradaki parti olarak giriyor. Partinin kökleri daha önce yasaklanan İslamcı harekete dayanıyor.

Partisine İslamcı denilmesine karşı çıkan Erdoğan’a, ülkenin sivil ve askeri laik çevreleri tarafından kuşkuyla bakılıyor. AKP’nin popüler olmasına rağmen Erdoğan daha önce hüküm giydiği için başbakan ya da milletvekili olması yasak.

Seçime önde giren ikinci parti de Cumhuriyet Halk Partisi. Kamuoyu araştırmalarına göre diğer partilerin hiçbiri yüzde 10 barajını kesin geçecek gibi görünmüyor.

Seçimler, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmaya çalıştığı, ekonomik krizle mücadele ettiği ve Uluslararası Para Fonu’ndan borç aldığı bir sırada yapılıyor. Türkiye, Amerika’nın Irak’a karşı yapacağı herhangi bir müdahalede de önemli bir müttefik konumunda.

Amerika'nın Sesi Muhabiri Roger Wilkison'un Ankara'dan verdiği son haber

Seçim arefesinde Türkiye’de sakin ancak heyecanlı bir bekleyiş görülüyor. Yarınki seçimin ülkenin siyasi manzarasını tamamen değiştireceği kesin gibi. Temeli dine dayanan bir partinin seçimden birinci sırada çıkacağı anlaşılıyor ve bu durum ülkenin Anayasasında ifadesini bulan laikliğe sıkı sıkıya bağlı olan birçok kişiyi kaygılandırıyor.

Dünyanın birçok yerinde İslam dininin siyasetteki yeri konusunda kuşkular devam ederken Türkiye’de seçmen, temeli İslamcılığa dayalı bir parti olan Adalet ve Kalkınma Partisi’ni denemeye istekli görülüyor. AKP de sosyal adalete öncelik veren muhafazakar, demokratik bir örgütlenme haline dönüştüğü mesajını vermeye çalışıyor. Gerçekten, parti programında dinden sözedilmiyor, sadece partinin geleneksel değerleri savunduğu belirtiliyor.

İslamcı eğilimli Yeni Şafak gazetesi yazarlarından Fehmi Koru, seçimin, Türkiye’de, Batılılık-Doğululuk, dine bağlılık-laiklik, yoksullar-Batılılaşmış seçkinler çizgisindeki ayrılıkların nasıl giderileceği açısından çok önemli olduğunu söylüyor. Koru şöyle diyor:

”Bu seçimin sonucu, bizim, geleceğimizi açıkça görmemizi sağlayacak. Halkın daha dindar hale geldiği kesin. Türkiye’de inancın serbest kalması için mücadele ediliyor.”

Ancak bu görüşü herkes paylaşmıyor. Önde gelen yorumculardan, Milliyet gazetesi yazarı Sami Kohen AKP ve karizmatik lideri Recep Tayyip Erdoğan’a destek verenlerin hepsinin, bu desteği dini, manevi değerler için verdiğini söylemenin doğru olmadığını, çoğunun, işbaşındaki siyasi partilerden bıktıkları için AKP’ye yöneldiğini söylüyor. Kohen şöyle diyor:

”AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerin hepsi din yanlısı değil. Protesto amacıyla AKP’yi destekleyecek olanların sayısı oldukça yüksek. İşbaşındaki hükümete bir tepki sözkonusu. Birçokları, bu hükümet karşısında duyduğu hayal kırıklığını AKP’yi desteklemeye yönlendiriyor.”

Seçim, Türkiye’de son mali krizden sonra zenginler ve yoksullar arasında gelir farkının arttığı bir dönemde yapılıyor. Son bunalım, ülkede işsizlerin sayısının 2 milyon’dan fazla artmasına yolaçtı.

İngilizce yayınlanan Turkish Daily News gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürü İlnur Çevik, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle seçmenin yarın geleneksel siyasi partilerin hemen hepsini cezalandıracağını söylüyor ve şöyle devam ediyor:

”Halk, eski siyasi partilerin kendisine hiç de iyi hizmet veremediğini, acısını çektiği ekonomik bunalımın, bu partilerin kötü yönetimi ve karıştıkları yolsuzlukların bir sonucu olduğunu görüyor.”

Çevik’e göre, işte bu yüzden AKP seçimde oyların %30’unu alacak gibi görünüyor. Eski partiler arasında ise sadece merkez-sol Cumhuriyet Halk Partisi’nin %20 oranında oy alarak meclise milletvekili sokabileceği tahmin ediliyor. İşbaşındaki üçlü koalisyon hükümetini oluşturan partilerin hiçbirinin, %10’luk ulusal oy barajını aşarak milletvekili çıkartabileceği zannedilmiyor.

AKP’nin de seçimi birinci parti olarak bitirse de mecliste tek başına hükümet kurmak için gerekli kesin çoğunluğu elde edip edemeyeceği belli değil. Bu olmadığı takdirde ve sandıktan birinci parti olarak çıkarsa, AKP, CHP’yle koalisyona gider mi? Türkiye’de yatırımcıların böyle bir koalisyonu arzu ettiği görülüyor. Bir AKP-CHP koalisyonunda, AKP’nin deneyimsizliğinin, CHP’li Kemal Derviş’in ekonomi deneyimiyle dengelenebileceğini düşünenler var. Derviş, işbaşındaki koalisyon hükümetinde ekonomiden sorumlu bakan olarak görev yaparken, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), Türkiye’ye, halkın tepkisine yolaçan kemer sıkma politikaları karşılığında 31 milyar Dolarlık acil kaynak sağlamasında önemli rol oynamıştı. AKP, IMF’yle işbirliğini sürdüreceğini ancak IMF programının dar gelirli kesim üzerinde yolaçtığı olumsuz etkiyi hafifletmek için çalışacağını belirtiyor.

AKP’nin demokratik, muhafazakar ve hatta laik bir parti olduğu yolunda yaptığı açıklamalara rağmen, Batıya yönelik Türkler arasında hala bu partinin Türkiye’de dine dayalı bir yönetim kurmaktan yana olduğunu düşünenler bulunuyor.

CHP İstanbul milletvekili adaylarından Zeynep Göğüş, bir AKP iktidarının, laikliğin korunmasına ilişkin yasaları değiştirmek için çalışabileceğini söylüyor. Göğüş şöyle diyor:

“Neyi temsil ettiklerini henüz bilmiyoruz. Bu yüzden de kendilerine güvenmemiz mümkün değil. Evet AKP’nin bir parti programı var, ama bu programı nasıl uygulayacak?”

Ancak Türk seçmenlerin büyük bölümünün, AKP’ye fırsat tanımaya hazır olduğu görülüyor. Bu seçmenler, öteki birçok partiden farklı olarak AKP’nin yolsuzluğa karışmamış olduğunu düşünüyor. Bu partinin iktidarda ne yapacağı konusunda kuşkulu olanlar bile AKP’nin hiç olmazsa başlangıçta son derece dikkatli olacağına inanıyor.

Laikliği kuvvetle savunan çevrelerin ve bu arada, anayasanın nihai koruyucusu olan silahlı kuvvetlerin de seçimden galibiyetle çıkacağı kesin görünen bir partinin, ülkeyi sonu belli olmayan bir siyasi çizgiye sokacak şekilde yanlış adımlar atıp atmayacağını dikkatle izleyecekleri kesin görünüyor.

XS
SM
MD
LG