Erişilebilirlik

Ozan Ceyhun: Oy Verebilsem Derviş'i Desteklerdim - 2002-11-01


Türkiye’yi Avrupa Birliği'nde üye görmek isteyenler, 3 Kasım seçimleri sonucu, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesi olasılığından tedirginler.

Seçimlere az bir süre kala Avrupa’daki havayı radyomuza değerlendiren Türk asıllı Alman parlamenter Ozan Ceyhun’a göre, AKP’nin iktidara gelmesi halinde kamuoyundan gelecek baskılar nedeniyle, Kopenhag’da Türkiye’nin istediği yönde bir karar çıkmayabilir.

Ceyhun, kamuoyunun ekseriyetinin, dini, politikaya alet eden partileri Avrupa Birliği’nde görmek istemediğine dikkat çekiyor:

"Avrupa Birliği’nde 3 Kasım seçimleri sonuçlarını merakla bekleyen başlıca iki grup var: Türkiye’yi üye görmek istemeyen ve Kopenhag Zirvesi’nde, şartlı veya şartsız üyelik müzakerelerini başlatmakla ilgili olarak karar alınmasına karşı çıkanlar, Avrupa veya Batı karşıtı bir siyasi oluşumun iktidar olması halinde, gizli bir memnuniyet duyacaklar. Buna karşılık, Türkiye’yi Avrupa ailesi içinde görmek isteyenlerde ise tedirginlik gözleniyor."

Tedirgin bir bekleyiş içinde olanlardan biri de Ozan Ceyhun. Avrupa Parlamentosu’ndaki ofisinde kendisine 5 büyük AB ülkesinin, Kopenhag’da Türkiye’ye tarih verileceğine dair basın kanalıyla yaptıkları açıklamalar, seçimleri etkileme amacı güdüyor mu diye soruyoruz:

"Sadece seçimlere yönelik olduğu inancında değilim. Sosyal Demokrat kökenli olanların öyle bir yaklaşımı olabilir. Gerek başbakanımız, gerekse partinin genel sekreteri Türkiye konusunda oldukça ılımlı pozisyonlara sahipler. Ama dürüstçe belirteyim, onların o pozisyonları parti tabanında çoğunluğa sahip pozisyonlar değil. AKP’nin iktidara gelmesinin talihsiz bir konum olduğu ama AB-Türkiye ilişkileri açısından bakıldığında zarar vermeyecek bir olay olduğu konusunda bir yargı var. 3 Kasım önemli bir rol oynamıyor bu pozisyonlarda. AKP’nin tek başına iktidara gelmesi Avrupa kamuoyunda önemli bir rol oynayacağı için, o zaman nasıl bu pozisyonu savunabilirler sorusunun cevabını bilmiyorum. Çünkü o zaman bir takım sorunlar gündeme gelebilir. Gerek parti tabanlarında ve gerekse kendi ülkelerindeki kamu oylarında ama bunu 4 Kasım'dan itibaren göreceğiz."

Avrupa’yı korkutan veya en azından tedirgin eden ne? Avrupa Birliği değil mi, din ve inanç özgürlüğü dahil her türlü insan haklarını savunan? Şimdi kendisini Avrupa’daki Hristiyan Demokrat Partilere benzeten bir partinin iktidara geçmesine soğuk bakılması çelişkili bir yaklaşım değil mi? Ozan Ceyhun’a göre hayır:

"İslâm zaten korkulan bir olay haline gelmiş durumda, 11 Eylül teröründen beri. Türkiye’de de eşi ve kızları başörtülü aile pozları veren bir başbakanı AB’nin klâsik normlarına uymuyor. AB modern İslâm’a karşı değil ama modern İslâm’da da AKP’nin sunduğu fotoğraflar yok. Modern İslâm Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve bu İslâm’ın da iyice dejenere olması ve sonuçta, türban gibi konuların insan hakları çerçevesinde safsata haline getirilmesi, AB’de dinin politika ile ilişkisi olmaması gerektiğine inanan geniş kesimlerinde tepki görüyor. AKP’yi bizim Alman Hristiyan Demokratlar ile kıyaslamak onlara büyük bir haksızlık olur. Çünkü Alman Hristiyan Demokratlar’ın, isimlerindeki Hristiyan demokratlık dışında, politikaya yansıyan dinî hiçbir yanları yok. Erdoğan’da ise kılık, kıyafette başlıyor, içki içip içmemeye varıyor. Bundan dolayı da politikacılar tedirgin durumdalar. Avrupa’da aklı başında olan politikacıların Türkiye’deki bu gelişmelerden dolayı tedirgin olmaları ve Türkiye’de köktendinci bir partinin iktidara gelmesinin ne derece AB çıkarlarına uygun olup, olmadığını sormaları bence haklı bir tavır."

Peki, Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin iyiliğini isteyenler kimi destekliyorlar?

"Türkiye’de yaşayan bir Türk vatandaşı olarak oyum olsaydı, herhalde şu anda Kemal Derviş’e şans verirdim. Türkiye’nin ekonomik sorunlarını çözebilmesi için gerçekten Kemal Derviş’e ihtiyacı var. Türkiye’de herkes İMF’ye laf etmeye bayılıyor ama, kimsenin, İMF’ye alternatif bir çözüm getirdiğini de görmedim. Kemal Derviş’i de negatif bir propoganda altında etkilemeye çalışıyorlar. İnsanların sempatisini azaltmak için çok çaba gösteriyorlar. Belli oranda da başarılı oldular galiba. Kim ne söylerse söylesin, 4 Kasım'da iktidara oturduklarında Türkiye’nin sıcak paraya ihtiyacı olduğunu görecek. Türkiye’de de sıcak parayı kimsenin kara kaşına, kara gözüne bayıldığından kimse vermeyecek. Vaadlere para verilmeyecek. Batı’da güven duyulan ve Türkiye’ye sıcak para akıtabilecekleri tek isim Kemal Derviş. Türkiye böyle bir lüksü harcamak üzere gördüğüm kadarıyla."

Avrupa Birliği’nde esasen bir de ticari çıkarlarının zarara uğrayacağından endişe eden üçüncü bir grup bulunduğu da gözden kaçmıyor. Bu grup, Türkiye'nin aile içine girmesine itiraz ediyor ama Türkiye’nin yörüngeden çıkarak, ilişkilerin zedelenmesinden de korkuyor.

XS
SM
MD
LG