Erişilebilirlik

ABD Dış Politikasına Yeniden Yön Veriyor - 2002-10-30


Kuzey Kore’nin nükleer silah programlarına devam ettiğini açıklaması ve terör saldırıları gibi son olumsuz gelişmeler Başkan Bush’un ulusal güvenlik stratejisi açısından bir sınav niteliği taşıyor. Başkan’ı destekleyenler bütün bu unsurların güçlü bir Bush doktrinini ve küresel bir süpergücün devreye girmesini gerektirdiğini söylüyor. Bush’a muhalif kesim ise, Başkan’ın önleyici müdahalecilik - olaylar patlak vermeden duruma müdahele doktrinine - son derece yoruma açık olduğu gerekçesiyle karşı çıkıyor.

Siyasi gözlemciler, Bush’un geçen ay açıkladığı yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’ni son 50 yılın en önemli jeopolitik belgelerinden biri olarak tanımlıyor. Yeni Strateji, Saddam Hüseyin ve El-Kaide gibi tehditlerin bulunduğu yeni bir dünya gerçeğiyle başedebilmek için Soğuk Savaş’la biçimlenen görüşlerden tamamen farklı bir çizgi izliyor.

Belge, olası bölgesel çatışmaları önleme yolları ve yeni savunma politikaları üzerinde durduğu gibi düşmanın olası bir saldırısını daha gerçekleşmeden önlemede Amerika’ya düşen rolü irdeliyor. Her ne kadar Bush’un önleyici müdahelecilik stratejisinin ilk hedefi Irak gibi görünse de, belge, diktatörlere ve Amerika açısından tehdit unsuru taşıyan teröristlere yataklık eden tüm ülkeleri de kapsayacak şekilde kapsamlı.

Ancak Bush doktirini terör ve terörizmin tanımını yapmada yetersiz kalıyor. Bazı siyasi gözlemcilere göre çerçevenin tam anlamıyla tanımlanmamış olması tehlikeli ve kaygan bir zemin yaratıyor. Eski bir Kongre üyesi olan Lee Hamilton önleyici müdahelecilik politikasının aslında çok da yeni olmadığını söylüyor. Halen Washington’daki Woodrow Wilson Merkezi’nin Direktörlüğünü yapan Hamilton, Amerika’nın geçmişte de ani tehlikelerle karşılaştığında önleyici müdaheleciliğe yönlendiğini vurguluyor. Bununla birlikte, Hamilton’u kaygılandıran unsur, yeni stratejinin yeni tehditlere karşı alınacak önlemler konusunda biraz “aceleci” bir tavır önermesi. Düşmanın niyetine, saldırganlık derecesine bakmaksızın harekete geçilmesini önermesi.

Hamilton aklına takılan soruları şöyle sıralıyor: "Önleyici müdaheleciliğin sınırları nedir? Amerika, bu yeni stratejik doktrinde, hangi koşullarda bu yola başvuralacağını açık bir dille ifade etmiyor. Sözkonusu tehdit ne kadar gerçeğe yakın bir olasılık, ya da saldırı tehdidinin gerçekten güçlü olması gerekiyor mu? Bu soruların cevabını, bu kararı yalnızca Amerika mı verecek? Eğer öyle ise Amerika’daki hangi kurumlar kişiler verecek bu kararı? Bu tür bir değerlendirme sadece Başkan’ın yetkisi dahilinde mi olacak, yoksa hem Başkan hem de Kongre mi söz sahibi olacak?"

Eski Kongre Üyesi Lee Hamilton’u kaygılandıran yalnızca bu sorular değil. Hamilton, özellikle istikrarsız ülkelerin önleyici müdahele doktrinini kendi çıkarları yönünde kullanabileceğinden endişeli. Hamilton şöyle diyor: "Önleyici müdahelecilik diğer ülkelerin eline verdiğimiz bir silah olmayacak mı? Daha şimdiden Rusya, Gürcistan’a karşı önleyici müdahelede bulunma hakkı olduğunu söylüyor. Çin de Tayvan’a karşı önleyici müdahele hakkını kullanmak isterse ne olacak? Ya da Hindistan, Pakistan’a karşı aynı doktrine sığınıp, saldıracak mı? Eğer Bush’un doktrini yaygın bir uygulama alanı bulursa tüm dünya anarşiye sürüklenmiş olur."

Nixon Araştırmalar Merkezi’nin Bölgesel Stratejik Araştırmalar Direktörü Geoffrey Kemp ise Bush yönetiminin amaç ve hedeflerinin çok doğru ve hassas olduğu görüşünde. Ancak Kemp de, doktrin dilinin net olmayışı yüzünden, düşman listesinin uzayıp gidebileceğini kabul ediyor: "Suriye niye şer ekseninde değil? Bana söylendiği kadarıyla Suriye Bin Ladin ve El-Kaide hakkında Amerika’ya bilgi verme konusunda çok yardımcı oluyor. Aslına bakılırsa Suriye hem şer eksenine dahil, hem de değil. Şam, El-Kaide’nin yarattığı tehlikeye karşı bize yardımcı olurken, hiç de iyi niyetler beslemeyen radikal terörist gruplara yataklık ediyor."

Siyasi gözlemcilerin üzerinde en fazla durduğu konu, Bush yönetiminin yeni doktrini hazırlarken açık bir dil kullanmamayı bilerek, maksatlı bir şekilde mi tercih ettiği...

Başkan Bush, göreve başlarken yaptığı konuşmada, dış politika konusuna kısaca değinmiş ve “Amerika’nın saldırganlığa ve kötü niyete karşı kararlılık ve güçle hareket edeceğini” söylemişti.

Başkan Bush yeni stratejisini açıklarken yaptığı konuşmada da hangi ülkelerin önleyici müdahele doktrininin kapsamına gireceği konusunda net bir dil kullanmamıştı. Bush görüşlerini şöyle özetleşmişti: "Geçen yüzyılın en önemli bölümünde, Amerika’nın savunma politikası Soğuk Savaş doktrinlerine; caydırıcılık ve tecrit politikalarına dayalıydı. Bazı durumlar için bu iki politikanın hala geçerli olduğunu söylemek mümkün. Ancak elbette yeni tehditler yeni politikalar gerektiriyor. Nükleer güç kullanma tehdidine dayalı caydırıcılık politikası, terör şebekeleri için hiç bir anlam taşımıyor."

Wall Street Gazetesi yazarlarından Max Boot ise, doktrinin açık bir dil taşımamasının aslında iyi bir savunma stratejisi olduğunu söylüyor: "Önleyici müdahelecilik doktrininde kesin bir dil kullanılmamış olması bence son derece zekice bir yaklaşım. Elimize büyük bir silah veriyor. Bence doktrine açıklık getirilmemeli. Suriye, İran ve diğer terörist ülkeleri şüphede bırakmalı, tedirgin etmeliyiz. Zira bu ülkeler Amerika’ya ve müttefiklerine karşı bir tür savaş yürütüyor."

Siyasi gözlemcilere göre Bush’un yeni stratejisinde yardımcısı Dick Cheney’in etkisi büyük. Washington’daki CATO Enstitüsü’nün Savunma ve Dış Politika Araştırmalar Bölümü Başkan Yardımcısı Ted Galen Carpenter, Bush yönetiminde katı tutum yanlısı görüşlerin ağır bastığını söylüyor: "Başkan Bush dış politika uzmanı değil ve bu nedenle de bu konuda danışmanlarının sözlerine kulak veriyor. Ne yazık ki küçük bir grup da olsalar katı tutum yanlısı şahin yeni-muhafazaklar başkanı daha fazla etkileyebiliyorlar."

Carpenter, yeni diye açıklanan stratejinin aslında Dick Cheney’in Baba Bush zamanında Savunma Bakanı olarak görev yaparken kaleme aldığı belgenin gözden geçirilmiş ve yenilenmiş hali olduğunu söylüyor. Pentagon Planlama Kılavazu olarak adlandırılan bu belgede Amerika’nın, askeri gücünü artırarak, süpergüç konumunu alması konusuna değiniliyordu.

Avrupa basın yayın organları Başkun Bush’un önleyici müdahelecilik stratejisini küstahça ve tehlikeli olarak niteliyor. Avrupalılara göre, doktrin Amerika’ya küresel hegomonya kurmanın yollarını açtığını ve dost ülkelerin bile düşmanlığını üzerine çekebileceğini vurguluyorlar. Wall Street gazetesi yazarlarından Max Boot, diğer ülkelerin Bush’un stratejisine şimdi verdikleri sert tepkinin ilerde yumuşayacağını belirtiyor: "Bu ülkeler tarihin kötü tarafında yer almak istemiyor, kazanan tarafta olmayı arzu ediyorlar. Başkan Bush bir süre önce Kongre’den geçen ve Saddam Hüseyin’e karşı kuvvet kullanılmasına izin veren yasayı imzaladı. Ancak siyasi gözlemciler, Bush’un ufkunu Irak’la sınırlı tutmamasını, geleceğin dünyasına ve özellikle de Ortadoğu’suna dair çok açık bir vizyonu olması gerektiğini belirtiyorlar.

XS
SM
MD
LG