Erişilebilirlik

Avrupa Komisyonu Raporuna Tepkiler - 2002-10-11


Tepkiler arasında hayâl kırıklığı, Komisyon’un samimi olmayan bir tavır sergilediği ya da karar vermek için henüz erken olduğu var. Avrupa Parlamentosu’ndaki toplantılar vesilesiyle Brüksel’de bulunan Karma Parlamento Komisyonu’nun Türk eş başkanı Kürşat Eser, hayal kırıklığına uğruyanlardan:

"AB samimiyet sınavında sınıfta kaldı. Müzakere tarihinden bahsedilmesi Türkiye’deki motivasyonu arttırırdı. AB’nin çifte standartlı davranışının yeni bir şekli ile karşı karşıyayız. Oyalama olarak değerlendiriyorum. Hassas ve stratejik bir bölgede ciddi atılımlar yapan bir ülkeyi, ciddi olmayan bir yaklaşımla sunacağız derseniz biz bunu Türkiye’nin oyalandığını ve AB’nin olayı ileriye taşımak istediğini, geciktirmek istediğini düşünürüz. Türkiye’ye tarama süreci ve müzakere için Kopenhag’da tarih verilmelidir, aksi takdirde Türkiye–AB ilişkileri yeniden buzdolabına girer. Çıksın desin AB desin ki 2004 yılında 115 milyon, 2007’de 45 milyon insan alacağım bunların ekonomik zorlukları çok fazladır, Türkiye ben seninle 10 sene müzakereleri başlatmıyacağım desin çok daha mert ve dürüst bir yaklaşım olur ve Türkiye–AB ilişkileri de daha değişik bir mecrada seyreder ama bu şekliyle Türkiye’yi uzaklaştırmak istermiş gibi bir davranış hissediyoruz."

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu toplantılarına katılmakta olan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK’in Başkanı Sami Evren’e göre de Komisyon’un raporunun hazırlanmasında politik mülahazalar etkili oldu. Ama üyelik sürecinden sapma yapılmamalı:

"Türkiye halkının çıkarlarına olan önemli olgulardan bir tanesi AB süreci ve Avrupa’daki sosyal modelin, Türkiye’deki emek hareketi açısından önemli olduğunu biliyoruz. Raporda adı geçen bir çok konu aslında doğru. Bu tespitler. Ama esas konunun bu tür kriterler olduğunu düşünmüyorum. Bu raporun hazırlanmasında siyasi görüş ve gelişmelerin ağır bastığı gözüküyor. Sonuçta Türkiye halkı AB girmek istiyor. Elbette bunun kriterlerine uyulması noktasında, zaten bizim demokrasi talebimizle örtüşen bir boyutudur. Bu raporu biraz politik bulmakla birlikte bu sürecin uzamasından yana değiliz biz. Burada Türkiye’yi AB sürecine dahil etme boyutunda katkı sunması gerekirken biraz muğlakta bırakmış, bunun da nedenini Türkiye’deki süreci izleme olarak değerlendirebiliriz.Türkiye ile Avrupa ilişkileriyle, ABD, Orta Doğu’daki dengeyi gözeteceği bir süreç olarak değerlendirebiliriz. Bu boyutu ile politik diyorum."

Kısaltılmış adı ETUC olan Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun yönetim kurulu toplantılarında, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’i temsil eden, Genel Başkan Süleyman Çelebi daha eleştirel yaklaşıyor:

"Türkiye’ye bir haksızlık yapılıyor. Tarihin verilmemesi bir ciddi haksızlık. Çünkü Türkiye’de elbette sorunlar var ve biz bu sorunları biliyoruz aşılması iç dinamik mücadelelerle elbette hedefine ulaşacaktır. Bu köprünün üzerinde daha fazla tutulamaz. Uzun vadeli bu köprünün üzerinde Türkiye’yi tutmaya çalışırlarsa bu köprü bir gün çöker. Bu Avrupa’nın da Türkiye’nin de lehine bir gelişme olmaz. Burada net tavırlar ortaya çıkmalı. Umutsuzluk varsa, bir beklenti süreci olmayacaksa o zaman böyle bir yol ve yöntem bizi Avrupa ile buluşturmayacak diye bir yaklaşım hem bürokraside hem de uygulayıcılarda ortaya çıkar ki o Türkiye’nin ve Türkiye demokrasisinin geleceğine zarar verecek niteliktedir."

Türkiye İş adamları ve Sanayicileri Derneği TÜSİAD’ın Avrupa temsilcisi Dr. Bahadır Kaleağası ise daha olumlu ama yine de Türkiye’nin beklentilerinin altında kalan bir rapor ve öneriler olarak değerlendiriyor:

"AB’nin yenilendirilmiş katılım ortaklığı müzakeresi ve diğer önerdikleri şeyler standart öneriler. Bunlar diğer aday ülkelere de önerilmiş. İki yılda bir tüm aday ülkelerin katılım ortaklığı stratejisi yenilendirilmiştir. Türkiye için de onu öneriyor. Derinleştirmeyi öneriyor, bir dizi olumlu öneri getiriyor. Sorun burada, Türkiye’nin beklentisinin , bardağın dolu tarafının ağır basıp, yapılan reformlar açısından, eksikliklerin de giderilmesi yolunda bir eğilim olduğunun Türkiye’de dikkate alınması temelinde müzakere sürecinin başlamasıydı. Talebimize göre çok daha aşağıda kalan bir öneri getirmesi AB’nin sorun yaratmaktadır. AB’nin getirdiği öneriler kötü öneriler değil. Türkiye’yi tam üyelik hedefinden saptıran öneriler de değil ama istediğimiz kadar ileri gitmiyorlar. Hedefe doğru hızlı bir şekilde gitmemiz isteğine AB’nin frene basar gibi bir davranışla çıkmasıdır. Tamamen hedefe atılan ama kısa düşmüş bir ok. Hedef tahtasına gitmeden ne sağa ne sola düştü, kısa düştü. Yerden kaldırıp hedefe doğru götürme görevi de AB hükümetlerinin ama bunun önünde bir dizi engel var göreceğiz nasıl olacak."

AB üzerindeki baskı ve özellikle de Türk sivil toplum temsilcilerinin yoğun baskısı daha da arttırılacak. Sendika kuruluşları kasım ortasında Brüksel’den 34 üye ülkenin 60 milyon işçisini temsil eden Avrupa Sendikalar Konfederasyonu imzalı bir çağırı yapacak ve Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye üyelik takvimi vermesini isteyecek.

Türkiye’de ortak bir platform oluşturan 200’ü aşkın sivil toplum kuruluşları da yine kasım ayında Brüksel’de toplanacaklar ve Avrupa Birliği’nin idari merkezinden Kopenhag Zirvesi öncesinde güçlü bir çağırı yapacakları gibi, uyarıda bulunacaklar. Umutlar tamamen kaybolmuş değil. Elbette bu arada Türkiye’de de ileriye doğru atılacak adımlar da önemli ve yapılacak girişimlere daha da güç katacak.

XS
SM
MD
LG