Erişilebilirlik

Brüksel'de Türkiye Lobisi - 2002-10-01


Avrupa Birliği Komisyonu’nun, Türkiye’nin adaylık süreci üzerine ilerleme raporunu yayımlamaya hazırlandığı bir sırada, Türk sivil toplum örgütleri son uyarılarını yapmak üzere, Brüksel’e gidiyorlar.

Avrupa tarafına verilecek mesajın ne olması gerektiğini radyomuza anlatan Türk özel sektörünün Brüksel’deki temsilcilerine göre, AB, Türkiye’ye diğer adaylardan farklı muamele etmediğini kanıtlamak zorunda.

Essen merkezli Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin Genel Müdürü Prof. Faruk Şen bu sabah bir açıklama yaptı ve Türk sivil toplum örgütleri ile siyasilerini başta Brüksel olmak üzere, AB başkentleri nezdinde yoğun baskı kurmaya çağırdı.

Prof. Şen’e göre Türkiye’ye yıl sonunda üyelik takvimi verilmesine ilişkin umutlar giderek azalıyor. Prof. Şen bu izlenimini, Almanya ile AB kurumları nezdinde yaptığı temas ve görüşmelere dayandırıyor.

Türkiye Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü Şen, AB 25 üyeli bir topluluk olduktan sonra 2004 yılında İrlanda’nın dönem başkanlığı sırasında Türkiye’nin üyeliğinin gündeme geleceğini de ileri sürüyor.

Diğer bir deyişle Prof. Şen’e göre, Türkiye, Kopenhag zirvesinden müzakerelerin başlatılacağına dair bir karar alınmasını ve kendisine tarih verilmesini hiç beklemesin.

Peki bu durum bu kadar net ise, Türkiye’nin politik çevrelerine ve sivil toplum örgütlerine yönelik olan baskı yapın çağırısı ne anlama geliyor?

Esasen Brüksel’de hava son derece farklı. AB beklemede. Alacağı olumsuz kararı dayandırabileceği yönde Türkiye’de bir gelişme olması işini kolaylaşacak. Aksi takdirde Türkiye’yi mutlaka tatmin etmese de, en azından gönlünü alacak bir karara varması gerekecek.

Prof. Şen'in çağırısından önce, Türkiye’nin sivil toplum örgütleri, sektörel temsilcileri ve siyasileri zaten Brüksel’e bir tür çıkartma yapmayı kararlaştırmışlardı. Yarından itibaren 11 Ekim'e kadar geçececek sürede, Brüksel adeta Türkiye’nin lobi merkezi olacak.

Perdeyi TÜSİAD açıyor. Yarın ve öbürgün sadece Avrupa Parlamentosu’nda değil, üyesi olduğu Avrupa Patronlar Klübü’nde de yapacağı temas ve görüşmelerde destek aramaya çalışacak.

Perşembe ve Cuma günleri Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ve siyasi partilerin Avrupa Kurultayı’ndaki temsilcileri de Avrupa Komisyonu’nun, Türkiye ve Kıbrıs dahil 13 adayla ilgili yıllık ilerleme raporlarını 9 Ekim Çarşamba günü yayımlanmasından önce son girişimlerini yapacaklar.

Bu arada Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholemeos, Avrupa Komisyonu Başkanı Romano Prodi ile görüşmeye geliyor. Patrik’in de, AB tarafından, aleyhte veya olumsuz bir davranış sergilenmesinin Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerini ne derece zedeleyeceği uyarısında bulunması bekleniyor.

Brüksel’e çıkarma yapacaklar listesinin sonunda TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ile, İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Meral Gezgin Eriş yönetiminde kalabalık bir heyetin ziyareti var. Onlar da yine destek aramaya çalışacaklar.

Peki şu sırada Avrupa Birliği’nin başkentlerine, kamu oyuna, kurumlarına ve dönem başkanlığına ne gibi bir mesaj vermede yarar var? Bu soruyu tek uğraşıları AB-Türkiye ilişkileri olan iki uzmana sorduk. Küçük ve Orta Boyutlu İşletmeleri Brüksel’de temsil eden Ahmet Ecmel Yorgancı’ya göre Avrupa Birliği iyi niyetini gösterecek yönde bir karar almak zorunda:

"Türkiye ile diğer aday ülkerde muamele eşitliğini garanti etmek. Türkiye’de anayasa reformları geçti, şimdi uygulamaya bakalım diyorlar. Diğer Doğu Avrupa ülkeleri ile bitiriyorlar müzakereleri, onların uygulamalarında dünya kadar problem var ki, müzakereye başladıkları zaman da vardı. Uygulamaya geçilmesini beklemediler. Yani muamele eşitliği en ciddi mesajlarımızdan bir tanesi olacak. Müzakerelere başlamak için Çek Cumhuriyeti’nden, Slovakya’dan, Estonya’dan bekledikleri ve gerçekleştirdikleri koşullar, bu ülkelerin müzakerelere başladıkları zamanki koşullarıyla, Türkiye’nin müzakereye başlaması arasındaki koşullarda çok büyük fark görmüyorum ben. Sen de iyi niyetini göster o zaman. Burada tamamen muamele eşitsizliği var bana kalırsa. Ağzınızla kuş tutsanız, AB zaten Türkiye’yi almayacak ve Türkiye bunları boşuna yapıyor diyen milliyetçi akımı güçlendirecek bir ortam var ki, ben en son İstanbul’da iken bir takım arkadaşlarım ile görüştüm. Eskiden solcu olanlar tamamen milliyetçi olmuşlar."

İktisadî Kalkınma Vakfı’nın Avrupa Birliği nezdindeki daimi temsilcisi Haluk Nuray da Türkiye diğerlerinden geri bırakılamaz diyor:

"Diğer ülkelerinki kesinleştirilirken, diğerlerinin hepsinin genişleme pozisyonları birer adım yukarı çıkarılıp, kesinleştirilirken Türkiye bu belirsiz ortamda daha fazla bırakılamaz, bunun ekonomik, siyasi hiçbir mantığı yoktur. Türkiye’ye muhakkak tarih verilmelidir. Müzakere tarihi saptanmalıdır. Atılan adımların çapı değerlendirilmelidir. Bravo, iyi yaptınız diyerek sırt sıvazlanma yoluna gidilmemelidir. Türkiye önemli bir adım atmıştır, lütfen iyice bakın, bu zorluklar içinde atılan adımların önemine."

Peki etrafa karamsar haberler yayılmasını nasıl değerlendiriyor Halûk Nuray?

"Çıtayı fazla yükselttin, aşağı çekmeye çalışıyor onlar da. Henüz kesin tarih verilmiyecek diye bir karar yok. Türkiye’yi istemiyen, Türkiye’ye tarih verilmesin diyenlerin çokluğu değil, tarih verilsin diyen hiç kimsenin olmamasından kaynaklanıyor yani. Türkiye’nin her zaman elinden tutan, Türkiye muhakkak gelmelidir diyen ülkesi yok. Kıbrıs’ın Yunanistan’ı var. Gerekirse veto ederim diyor. Türkiye için böyle ayağa kalkacak kimse yok. Kritik bir dönemden geçiyoruz. AB-ABD ekseninde çatırdamalar yaşanan geçici bir dönem içindeyiz. Türkiye’ye bir tarih verirlerse dahi binbir şarta bağlayıp, ilişki kopmasın, savaş çıktı, ABD baskı yaptı diye bir tarih vermeyecekler, tarih verir gibi yapacaklar. Hazır değiller vermeye."

Türk özel sektörü’nü temsilen TÜSİAD heyetinin vereceği mesaj da farklı değil. TÜSİAD, Türkiye’nin AB’ne tam üyelik müzakerelerinin en kısa zamanda başlatılması gerektiği kanaatinde ve Ağustos ayında TBMM tarafından onaylanan demokratikleşme reformlarının uygulanması sürecinin hızla sürmekte olduğuna dikkat çekiyor.

TÜSİAD bu süreci yakından takip ettiğini ve desteklediğini de kaydediyor. Sonra da geleneksel hale gelen görüşü tekrarlıyor. Bu da Türkiye’nin AB’ne üyeliğinin Avrupa’nın siyasi istikrarı ve küresel ekonomik rekabet gücüne önemli bir katkı sağlayacağı.

AB’nin tek sorunu elbette Türkiye değil. 19 Ekim'de İrlanda’da yapılacak referandumun sonucu kaygıyla bekleniyor. Kıbrıs konusunda ne olacağı belli değil. Yunanistan her ne kadar Türkiye’ye üyelik tarihi verilsin diyorsa da, uzmanlara göre Atina bunu sadece Kıbrıs’ta istediğini elde edinceye kadar sürdürecek.

Bu arada Türkiye’de siyasi istikrarın sağlanması ve yeni hükümetin Avrupa politikasının belirlenmesi de beklenecek. Diğer aday ülkelerle müzakereler bitirilebilecek mi, bu da henüz belirsizliğini koruyan bir başka konu. Kısacası, Aralık ayının ortasına kadar, bu iş olmayacak demek için zaman henüz çok erken.

XS
SM
MD
LG