Erişilebilirlik

'Teröre Karşı Ciddi Gelişme Kaydedildi' - 2002-09-05


ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Amerika'nın Sesi Radyosu'na verdiği özel demeçte 11 Eylül saldırılarının sorumlusu Üsame Bin Ladin henüz yakalanmamış olsa da terörle mücadelede ciddi ilerleme sağlandığını söyledi. Bakan, 11 eylül sonrasındaki gelişmeler ve Washington'un izlediği politikalar sonucu İslam dünyası ile ABD arasındaki uçurumun kapandığı görüşünü de savundu.

11 Eylül günü Bush’un kabinesindeki bütün bakanlar, Powell hariç, Amerika’daydı. Saldırı haberini Peru’nun başkenti Lima’da alan Powell o sırada Amerika Kıtası Ülkeleri Birliği’nin toplantısına katılıyordu. Bakan, Peru’dan ayrılırken beraberinde, Birlik ülkelerinin terörle mücadelede işbirliği yapılması yolundaki ortak kararını da getiriyordu. Dışişleri Bakanı Powell, radyomuza verdiği demeçte saldırıların Amerika için bir uyarı niteliği taşıdığını ve tüm dünyanın teröre karşı ortak cephe aldığını söyledi:

"Dünyanın neresinde olursa olsun hangi uluslararası kurum, örgüt derseniz diyin, hepsi birkaç hafta içinde teröre karşı oluşturulan koalisyonun bir parçası oldu. Amerika Kıtası Ülkeleri Birliği, NATO, BM Genel Kurulu, İslam Ülkeleri Konferansı, Afrika Birliği, bütün bu örgütler terörle mücadele için biraraya geldi. Çünkü herkes tehditin ne kadar ciddi olduğunu gördü, ve buna karşı hazırlıklı olmak istedi. Bu, hem benim hem Başkan Bush, hem de Amerikan halkı için çok büyük bir teminat idi. Çünkü bu dayanışma, dünyadaki herkesin ortaya çıkan yeni düşmanı altetmek için bir koalisyon oluşturulması gerektiğini anladığını gösteriyordu. Zira bu düşman sadece Amerika’yı değil, tüm dünya uygarlığını tehdit ediyor."

Dışişleri Bakanı Colin Powell, tek başına yürütülen askeri çabaların terörle mücadeleyi kazanmak için yeterli olmayacağını, sabırlı bir şekilde yürütülecek uzun yıllara dayalı çalışmanın da gerekli olduğunu söylüyor. Bununla birlikte Colin Powell, son bir yılda kaydedilen gelişmelerden umutlu görünüyor:

"Afganistan, artık El-Kaide’nin rahatlıkla hareket edebileceği bir yer olmaktan çıktı. Afganistan’da El-Kaide’yi etkisiz hale getirdik. Elbette, hala geride kalan bazı kırıntılar var. Üsame Bin Ladin’in nerede olduğunu, hayatta olup-olmadığını bilmiyoruz. Ama artık Afganistan’ı üs olarak kullanamazlar. Bu süreç içerisinde ayrıca El-Kaide’ye yataklık eden, bu örgüte yardım etmemesi yolundaki çağrıları geri çeviren Taleban rejimini de iktidardan uzaklaştırdık. Afgan halkı şimdi Hamid Karzai liderliğinde oluşturulan bir hükümetle yönetiliyor. Loya Jirga toplantıları demokratik bir ortam oluşturuyor. Uluslararası topluluk gibi biz de Afganistan’ın yeniden imarına katkıda bulunuyoruz."

Dışişleri Bakanı, Afganistan’ın imarına katkıda bulunma sözü veren bazı ülkelerin bu vaatlerini yerine getirmede yavaş davranmalarından ABD’nin kaygı duyduğunu da bir kez daha vurguluyor, Başkan Bush’un bu ülkelerin liderlerine mektuplar yazarak çabalarını hızlandırmalarını istediğini söylüyor.

Bakan Powell; 11 Eylül saldırılarının Amerika ile İslam dünyası arasındaki bir uçurumu da açığa çıkardığı yolundaki iddiaları doğru bulmuyor ve bu ülkelerin Amerika'nın politikalarını, amerika’nın hareket noktalarını daha iyi anlamaları yönünde önemli ilerlemeler kaydedildiğini söylüyor.

Powell, Bazı Arap ülkelerinde, 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren hava korsanlarını övgüyle anan açıklamaların varlığını doğruluyor, bununla birlikte, tüm müslüman ülke yönetimlerinin saldırıyı kınayan açıklamalar yapmasının dikkate değer olduğunu belirtiyor. Colin Powell, ABD’nin terörle savaşı dine dayalı bir çatışma olarak görmediğini özellikle vurguluyor:

"Biz, masum insanları öldüren teröristleri, katilleri hedef alıyoruz. Biz dine saldırmıyoruz. İslam, sevgi, hoşgörü ve uzlaşı dinidir. Bu değerler de Amerikan değer sistemiyle örtüşüyor. Son 12 yıldır bunu anlatmaya özel bir çaba gösteriyoruz... örneğin Kosova’ya, Kuveyt’e, Afganistan’a asker gönderdik... Kosova’ya, Kuveyt’e ve Afganistan’a müslümanlara yardım için askerlerimizi yolladık. Bu üç olayda da askerlerimizi, bu ülkeleri işgal etmek için değil, buralarda yaşayan müslümanları yeniden özgürlüklerine kavuşturmak için gönderdik. Bu konuda sicilimiz oldukça temiz."

Dışişleri Bakanı Powell, Amerika'nın Sesi'ne verdiği özel demeçte Bush yönetiminin Ortadoğu'da izlediği politikaları da güçlü bir dille savundu. Bakan, İslam dünyasının İsrail-Filistin sorununun çözümünde ABD’den daha fazla çaba göstermesini beklediklerinin açık olduğunu ve yönetimin de bu konuda özel bir çaba harcadığını belirti:

"Başkan Bush, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için çağrıda bulundu. 24 Haziran’da yaptığı konuşmada, 3 yıl içerisinde bağımsız Filistin devletinin kuruluşunu ve bu süreç içerisinde geçici bir yönetimin oluşturulmasını öngören bir plan açıkladı. Başkan ayrıca İsrail’den Filistin topraklarından çıkmasını da istedi. Ayrıca yeni Musevi yerleşim birimlerinin kurulmasına son verilmesi için de çağrıda bulundu. Başkan, Filistin’in yeniden imarına ve bölge halkına insanı yardımların artırılmasına yönelik çağrılarda da bulundu. Başkan bütün bunları söylerken, Filistin halkına da görevler düştüğünü, intifada hareketinin sona erdirilmesi ve teröristlere verilen desteğin kesilmesi gerektiğini belirtti. Eğer bütün bunlar gerçekleşirse, terörü sona erdirebilirsek, o zaman Başkan’ın önerdiği gibi bağımsız bir Filistin devletine gidecek adımları atmak kolaylaşacaktır."

Dışişleri Bakanı Powell, ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve BM’den oluşan ve “Madrid Dörtlüsü” diye adlandırılan oluşumla birlikte çözüm için ortak hareket edilmesinin önemine de dikkat çekti. Madrid Dörtlüsü, Filistin sorununa çözüm bulmak amacıyla ilk toplantısını geçen Nisan ayında İspanya’da yapmıştı.

Dörtlü, 17 Eylül’de BM Genel Kurulu toplantısı sırasında ikinci kez biraraya gelecek.

XS
SM
MD
LG