Erişilebilirlik

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nün Raporu - 2002-01-25


Washington’daki Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nün yayınladığı bir raporda, Başbakan Bülent Ecevit’in geçen haftaki Amerika ziyareti değerlendirildi, ilişkileri daha da geliştirmek için iki tarafa bazı tavsiyeler yapıldı. Rapor, Türkiye’nin Amerika için önemini ve önemli dünya sorunları konusundaki tutumunu, Amerikan Kongresine ve yönetimin yanısıra kamu oyuna da anlatma açısından önem taşıyor.

“Başbakan Bülent Ecevit’in geçen haftaki Amerika ziyareti siyasi açıdan ve halkla ilişkiler yönünden tam bir başarı oldu. Bazı konularda ise akla gelen sorular var. Türkiye, Uluslararası Para Fonu’nun beklediği ekonomik reformları sürdürebilecek mi? Avrupa Birliği üyeliği için gerekli yasal reformlar tamamlanacak mı? Bölgesel ve uluslararası kaygılar dengelemeye çalışan Türkiye, Irak’la ilgili sorunlar karşısında ne yapacak? Kıbrıs konusunda son aylarda benimsenen akılcı tutum devam edecek mi? Ve, Türkiye, belki de Türk toplumunun sağlığı için en önemli konuda, Güneydoğu’da çatışmaların sona ermesiyle doğan fırsatı değerlendirip bütün vatandaşlarını uyumlu bir şekilde biraraya getirmek için yapılması gereken şeyleri yapabilecek mi?” Bu görüşler ve sorular, Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü tarafından yayınlanan raporda dile getiriliyor. Raporu kaleme alan Enstitü uzmanı Helena Finn, uzun yıllar Türkiye’de halkla ve basınla ilişkiler alanında diplomat olarak görev yapmış ve Türkçe bilen bir Amerikalı… Finn, raporunda, Başbakan Ecevit’in son ziyaretinde elde edilen sonuçlar ve ilişkilerin daha da ilerlemesi için Türkiye’nin ve Amerika’nın atması gereken adımlar hakkında görüşlerini dile getiriyor. Uzmanın görüşleri ve tavsiyeleri özetle şöyle:

“Başbakan Ecevit son gezisi sırasında kendisine eşlik eden kalabalık işadamları grubunun istediği gibi tekstil ve çelik ürünleri satışı konusunda tavizler elde edememiş olmakla birlikte, Ekonomik Ortaklık Komisyonu’nun kurulmuş ve ilk toplantısını gelecek ay Ankara’da yapacak olması ticaret ilişkilerini zenginleştirmek için belirgin planlar yapılmasını sağlayacak ödemli bir adımdır.

Başkan Bush Irak’ta bir rejim değişikliği konusundaki görüşlerini Ecevit’e açıkça anlatmıştır. Türk kamu oyu şu anda Irak’ta değişikliği desteklemese de, Amerika’nın Türkiye’yle yakın danışmalar yapacağı ve Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin kaygılarını paylaştığı şeklinde güvence vermesi, Ecevit açısından bir kazançtır.

Ziyaretin belki de en kalıcı etkisi, iki ülke arasında her zaman kuvvetli olan askeri ittifakın ekonomi ve ticaret alanlarını da kapsayan daha yakın bir ilişki yönünde derinleştiğini gösteren kanıtları ortaya çıkarması olacaktır.

Ziyaret sırasında Amerikan tarafının, Türkiye’ye tekstil ihracatı üzerinde çok fazla durmasına gerek olmadığı mesajını verdiği anlaşılıyor. Amerika tekstil konusunda kolaylıklar sağlamaya hazır olsa da, Ekonomik Ortaklık Komisyonu, iki ülke arasındaki ticareti, tekstil dışında genişletme yollarını ararsa, bu uzun dönemde çok daha yararlı olacaktır.

Türkiye’de son günlerde, Irak’ta demokratik ve barışçı bir rejimi işbaşında görmenin, Türkiye için de bir hedef olması gerektiği görüşü dile getiriliyor. Başbakan Ecevit’in Amerika ziyaretinden sonra Saddam Hüseyin’i açıkça, Birleşmiş Milletler kararlarına uymaya ve Amerika’nın uyarılarına kulak vermeye çağırması dikkate değer. Türkiye Irak’ın parçalanmasından kaygı duymaktadır. Amerika, bu zor komşusunun toprak bütünlüğü konusunda taşıdığı kaygıları anladığını gösterecek şekilde Türkiye’ye güvence vermelidir.

11 Eylül saldırıları Baku-Ceyhan petrol boru hattının gerçekleştirilmesi yönündeki planlara hız katmıştır. Bu hat, ekonomik güvenlik açısından son derece önemlidir.

Afganistan’ın yeniden yapılanması konusunda Türkiye’nin oynayabileceği rol, ziyaret sırasında üzerinde durulan konulardan biridir. Müslüman kimliğinin yanısıra Atatürk reformlarını benimsemeyi, modernleşme, demokratikleşme ve batılılaşmayı başaran Türkiye, çeşitli alanlarda Afganistan’a örnek olabilir. Ekonomik alanda ise Türkiye, savaştan yıkılmış durumdaki Afganistan’ın yeniden, fiziki olarak imarına katkıda bulunmaya hazır olduğunu belirtiyor. Türk mimarları ve inşaatçıları farklı koşulların ve kültürel hassasiyetin farkında olup Orta Asya’da deneyim sahibidir. Türkiye, Afganistan’la ilgili rolünü dikkatli bir şekilde planlar ve başarıyla uygularsa bu, Afganistan, Türkiye ve Amerika için büyük bir kazanç olacaktır.

Türkiye, hiç kuşkusuz bir bölgesel güçtür ve çeşitli uyuşmazlıkların çözümü Türkiye için önemlidir. Kıbrıs konusunda bu açıdan olumlu gelişmeler anlaşmayla sonuçlandığı takdirde, ilişkileri son zamanda çok düzelen iki komşu, Türkiye ile Yunanistan arasındaki en zor sorun ortadan kalkacaktır. Bu bağlamda, Kıbrıs’ın Türk ve Rum nüfusları birlikte yaşayabilen, ayrı bir ülke olduğu düşüncesinin, her üç ülkenin halklarının zihinlerinde yer etmesi yararlı olacaktır.

Güneydoğu’da PKK terörizmine karşı savaşı kazanmış olan Türkiye, içinde olduğu ekonomik zorluklara rağmen bu bölge için daha çok şey yapmanın yolunu bulmalıdır. Yatırımlar, ekonomik kalkınma, medya ve eğitim alanlarında daha liberal bir yaklaşım Türk toplumunun bütün unsurları arasında bütünleşmenin sağlanması yönünde büyük yarar sağlayacaktır.”

Washington Yakın Doğu Politika Enstitüsü uzmanı Helena Finn raporunun sonunda Başbakan Ecevit’in Başkan Bush’a özel olarak basılmış bir Kuran hediye ettiğini hatırlatıyor ve şöyle diyor: “Müslüman dünyasındaki tek laik ülkenin lideri tarafından yapılan bu sade jest, İslamiyetle Batı dünyası arasında çatışmanın şart olmadığını gösteriyor. Modern Müslüman bir toplum olan Türkiye'yle Amerika arasında karşılıklı saygıya dayalı yakın dostluk, terör ve Orta Çağ anlayışı nedeniyle bozulmayacak kadar kuvvetli bir bağdır.”

XS
SM
MD
LG