BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon Kopenhag iklim zirvesinde uzlaşmaya varıldığını; anlaşmanın etkilerinin hızla görüleceğini söyledi.
Bağlayıcı niteliği olmayan anlaşmaya göre katılımcı ülkeler karbon salınımını sınırlamaları için plan oluşturacak ve küresel ısınmayı 2 santigrat derece ile sınırlandırılmasını hedefleyecek. Ayrıca, katılımcı ülkeler, bağlayıcı olması istenen anlaşmayı sadece "not etmekle" yetiniyor. Anlaşma sonucu karbon salınımının azaltılmasının denetlenmesi için bir yöntem belirlenirken gelişmekte olan ülkelerin önlem alabilmesi için 100 milyar dolarlık bir fon oluşturuluyor.
Yaklaşık 200 ülkenin temsilcisinin katılımıyla yapılan görüşeler iki haftanın sonunda tıkanmıştı. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki görüş aryrılığı, sera gazı salınımında yapılacak kesinti oranları, denetim sistemi ve
alınacak önlemlerin maliyetinin nasıl karşılanacağı konusundaki
anlaşmazlıklar nedeniyle bağlayıcı bir anlaşmaya varılamadı.
Ancak katılımcılar varılan anlaşmanın önemli bir ilk adım olduğunu savunuyor.
Başkan Barack Obama, "Tarihte ilk kez olarak tüm büyük ekonomiler iklim değişikliği konusunda sorumluluklarını kabul etti ve bu tehdide karşı harekete geçme konusunda biraraya geldi" diye konuştu.
Bağlayıcı olmasa da, Obama uzlaşmayı "tarihi ve anlamlı" olarak niteledi. Obama, "Kyoto anlaşması bağlayıcıydı, ancak yine de atılan adımlarda yetersiz kaldık" dedi.
Obama, küresel ısınmaya karşı daha etkili adımlar atılması için gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında güven oluşuturulması gerektiğini kaydetti.
Küresel ısınmanın oluşturduğu tehdidin bilimsel olarak kanıtlandığını kaydeden Başkan Barack Obama daha ciddi adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
Obama, "Zor olsa da önümüzdeki dönemde ilerleme sağlanabileceğini" söyledi.
Zirve sonunda Amerika karbon salınımını 2020 yılına kadar yüzde 17 oranında azaltmayı taahhüd ederken, 2050 yılına kadar kesinti oranını yüzde 80 civarına çıkarmayı hedeflediğini açıkladı.
Ancak Tuvalu gibi ada devletler ve Latin Amerika ülkeleri alınacak önlemlerin yetersiz olduğunu savunuyor.