Erişilebilirlik

Michael Moore’dan Yine Muhalif Bir Film


Yönetmen Michael Moore yeni belgeseli “Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi”nde Amerika’da günümüzün en tartışmalı konusu olan ekonomik krizi ele alıyor. Moore, emlak ve kredi sektörlerinin çöküşünü, Wall Street’in çırpınışlarını ve Amerikan hükümetinin bankaları batmaktan kurtarmak için 750 milyar doları gözden çıkarmasını hem hicivle, hem de insanların yaşadığı gerçek dramı gözler önüne sererek anlatıyor.

Michael Moore, “Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi”nde dizginlenemeyen açgözlülüğün, Amerika’daki orta sınıfı Büyük Buhran’dan beri en derin mali krize ittiğini anlatıyor. Bankaları ve mali kuruluşları suçlayan Moore şöyle konuşuyor: “Önce, ev sahiplerine, bir bankaları olduğu, bu bankanın da evleri olduğu söylendi. Evlerini kullanarak daha çok para yapacakları anlatıldı. Herkes gibi evlerini yeniden finanse etmeleri öğretildi. Ancak ev sahiplerine, yüzlerce sayfalık belgeleri imzalayarak, bankalara, faiz oranlarını yükseltme yetkisi verdikleri anlatılmadı. Faiz oranları o kadar yüksekti ki, ev sahipleri borçlarını ödeyemez hale geldi.”

Moore’a göre, emlak sektörü, bugünkü krizi tetikleyen etkenlerden sadece biri. “Borsa çöktü, iflaslar, hacizler, küresel erime birbirini izledi. Sadece birkaç yüz milyon dolar harcayarak Kongre’yi satın alan Wall Street’e, milyarlarca dolar verildi” diyen Moore, hükümet yetkililerinin şirket yöneticileriyle elele verip, mali sistemin bankalar kurtarılmadığı takdirde çökeceğine dair bir felaket senaryosu hazırladığını öne sürüyor.

Kongre, mali kuruluşlara 750 milyar dolar verilmesini kabul etmişti. Kongre Denetim Paneli’nden Elizabeth Warren, bu paranın nereye gittiğini bilmediğini söylüyor. Moore, filmde, mali kuruluşların kapısını çalıyor ve vergilerden gelen paraların nereye gittiğini sorguluyor. Yönetmen Michael Moore filmde, Amerikan orta sınıfının içler acısı halini de gözler önüne seriyor. İş bulamayan, ailesini geçindiremeyen, evinin parasını ödeyemeyen insanları gösteriyor. Kapitalizmi, azınlığın, çoğunluğun sırtından kar ettiği denetimsiz bir ekonomik sistem olarak tanımlayan Moore, ahlaki sorunları gündeme taşıyor. Moore, konuyu, gazeteci Ariana Huffington’un yönettiği bir tartışma programında da dile getirdi. Moore şöyle konuştu: “Tartışmak istediğim, kapitalizm ve komünizmin farkları değil. Köklerimizdeki değerlere, Thomas Jefferson ve Ben Franklin’in demokrasi konusunda söylediklerine dönmek istiyorum.”

Moore, gücün sömürüsüne karşı halkın elindeki en etkili silahın oy kullanmak olduğunu söylüyor. Belgesel, ekonomide yeni seçenekler sunmuyor, şirketlerin yolsuzluk yaptığı iddialarını da kanıtlamıyor. Moore’un filmde açgözlülük konusunda nasihat verir nitelikteki tavrı, birçok izleyicinin hoşuna gitmeyebilir. Ancak Moore’un amacı entellektüel bir diyaloğu değil, duygusal tepkileri tetiklemek bu nedenle de Amerikalıların hesap sormak için öfkelenmesini istiyor.

XS
SM
MD
LG