Erişilebilirlik

Amerika BM İnsan Hakları Konseyi’ne Katılıyor


İnsan hakları örgütleri, Amerika’nın, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne katılmasının, insan haklarını ihlal eden ülkelerin de üyeleri arasında bulunduğu konseye itibar kazandıracağı görüşünde. Amerika’nın üyeliği, 19 Haziran’da başlayacak ve üç yıl sürecek. Ancak bazı uzmanlar, İnsan Hakları Konseyi’ndeki bu yeniliğin, ilerleme kaydetmede fazla etkili olmayacağını savunuyor.

Sudan, Zimbabwe ve Çin gibi ülkelerde insan hakları alanında fazla iyileşme görülmemesi yüzünden hayal kırıklığı yaşayan insan hakları savunucuları, Obama Yönetimi’nin İnsan Hakları Konseyi’ne katkısı olup olmayacağını sorguluyor.

Amerika’nın Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Susan Rice, Amerika konseye seçildikten sonra verdiği demeçte, gerçekçi olduğunu söyledi. Rice, “İnsan Hakları Konseyi’nin beklentileri karşılayamadığı görüşüne katılıyoruz. Ancak konseyin kuruluş ilkesi ve vizyonunu yerine getirmesinin imkansız olduğunu düşünseydik, üyeliğe aday olmazdık,” dedi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, örgütün İnsan Hakları Komisyonu’nun yerini aldı.

George Bush döneminde Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzeyde görev yapan Mark Lagon, Bush Yönetimi daha sonra boykot etse de, üç yıl önce yeni konseyin kuruluşunda arabuluculuk yapmıştı. Lagon, “İnsan Hakları Komisyonu, siyasileşmiş ve çıkmaza girmişti. Ne yazık ki bu yeni birim de ilerleme gösteremedi, hatta daha kötü performans gösterdi,” şeklinde konuşuyor.

Freedom House’dan Paula Schriefer, konseyin gücünün, insan haklarını ihlal edenleri su yüzüne çıkarmakta yattığını söylüyor. Schriefer “Amerika, birtakım kararlar almada liderlik rolü üstlenmiş bir ülkeydi. Bu kararlar bazen onaylandı, bazen de veto edildi. Önemli olan, her kararın onaylanması değildir. Bazen sadece karar alabilmek de önemlidir,” diyor.

Schriefer, bu durumun Çin örneğinde geçerli olduğunu söylüyor. Amerika, Pekin Hükümeti’nin insan hakları sicilini kınayan kararlar ortaya koymasına rağmen bu kararlar, onaylanmamıştı.

Amerika ve diğer demokratik ülkelerin, Suudi Arabistan gibi Ortadoğu’daki stratejik müttefikler dahil tüm ülkelerin insan hakları ihlallerini gündeme getirmesi gerektiğini söyleyen Mark Lagon, “Amerika İnsan Hakları Konseyi’nde yer alacaksa o zaman açık sözlü olması gerekir. Amerika, Birleşmiş Milletler’in temsil etmesi gereken değerlerin savunucusu olmak zorundadır,” diyor.

Amerika’nın, İnsan Hakları Konseyi’ne en az diğer ülkeler kadar kaynak sağlaması gerektiğini belirten Schriefer, “İnsan Hakları Konseyi’nin geçerli ve önemli olduğuna dair işaretlerden biri, insan hakları sicili kötü olan ülkelerin konseyi son derece ciddiye almaları ve konseye çok sayıda kaynak sağlamalarıdır,” şeklinde konuşuyor.

Genel olarak uzmanlar, Amerika’nın İnsan Hakları Konseyi’ne katılmasının, katılmamasından daha iyi olduğu görüşünde. Schriefer, konseyin, insan haklarını savunmada tek küresel mekanizma olduğunu hatırlatıyor.

XS
SM
MD
LG