Erişilebilirlik

21 Ekim Amerikan Basınından Özetler


New York Times dün başlayan Ergenekon davasını Türkiye’de şiddet yanlısı milliyetçi darbecilerin yargılanmasına yönelik ilk girişim olarak tanımlıyor. Sabrina Tavernise imzalı haberde, savcıların Ergenekon’u İtalya’daki Gladio örgütüne benzettiği kaydediliyor.

"Gizli bir İslamcı ajandaya sahip olmakla suçlanan Başbakan Tayip Erdoğan’ın bu davayı muhaliflerini sindirmek için kullandığı öne sürülüyor. Sanıklar arasında yer alan Kanaltürk televizyonunun kurucusu Tuncay Özkan, geçen yıl yüz binlerce kişinin sokağa döküldüğü hükümet karşıtı gösterileri organize eden isimlerden biriydi. Ordu ise, darbe girişimiyle bir ilgisi olmadığını açıkladı. İddianamede ismi geçen subayların hepsi de emekli olmuş kişiler. Sanık avukatları da, davada birbiriyle ilgisi olmayan hatta karşı kamplarda yer alan kişilerin bir arada yargılandığını söylüyor. Delillerin büyük bir kısmı ise dinlenen telefon görüşmelerinden ve sanıklarda ele geçirilen gizli belgelerden oluşuyor."


Washington Post Bush yönetiminin eski dışişleri bakanı Colin Powell’ın başkanlık seçiminde Barack Obama’ya desteğini açıklarken, Demokrat adayın Müslüman olduğu iddialarıyla ilgili sözlerini hatırlatıyor. Gazete, Amerika’da kimsenin etnik ya da dini kökeni nedeniyle eleştirilemeyeceğini vurguluyor.

"Powell NBC’de yaptığı konuşmada, “Eğer Obama Müslüman olsaydı ne fark ederdi. Hiçbir şey fark etmezdi. Yedi yaşındaki bir Müslüman Amerikalı çocuk başkan olmayı düşünemez mi” diye konuştu. Obama gibi seçim hesapları içinde olmayan Powell, hoşgörü üzerine verdiği bu dersle, takdiri hak ediyor. Amerika, anayasaya göre, Hristiyan, Yahudi-Hristiyan veya Tanrı korkusu taşıyan bir ülke değildir. Amerika’da doğmuş, 35 yaşını geçmiş ve 14 yıldır Amerika’da yaşayan her vatandaşın başkan olabileceği demokratik bir ülkedir. Her türlü yeteneği yönetime taşımaya ihtiyacımız var ve umarız ki 7 yaşındaki her çocuk, Powell’ın bu sözlerini aklının bir kenarında tutar."


USA Today seçim kampanyasında ırk faktörünün büyük bir rol oynamadığına dikkat çekiyor. Gazete yine de, anketlerde Obama’nın önde görünmesine rağmen beyaz seçmenin sandık başında fikir değiştirme ihtimalinin de bulunduğunu belirtiyor.

"Seçim kampanyasında gelinen noktada hem Amerika’nın ırkçılık konusunda önemli mesafeler kat ettiği hem de ırkçılığın hala etkisini sürdürdüğünü söylemek mümkün. Bundan 50 yıl önce siyah bir adaya oy vermeyeceklerini söyleyenlerin oranı %53 iken bu rakam bugün % 5’e düşmüş durumda. Buna rağmen, gazeteciler siyah olduğu için Obama’ya oy vermeyeceğini söyleyen insanlar bulmakta hiç zorlanmadı. Yani Amerika ırklar üstü bir toplum olmaya doğru ilerliyor ancak bu yolculuk henüz bitmiş değil. 4 Kasım seçimlerinde de ırk faktörü etkili olacak ancak bu etki sonucu belirleyici olmayacak."


Christian Science Monitor ise Amerika’nın nükleer santrallere ihtiyacı olduğunu savunuyor. Yapılan yorumda, nükleer santrallerin temiz ve güvenli bir enerji kaynağı olabileceği görüşüne yer veriliyor.

"Nükleer santrallerin en büyük avantajı çok büyük miktarda elektrik üretebilmeleridir. İkinci olarak, sera etkisi yapan gaz emisyonuna yol açmazlar. Buna karşılık nükleer santraller, yapılması yıllar alan uzun vadeli projelerdir. Nükleer atıkların depolanması da uzun vadede önemli bir sorundur. Tasarrufa giderek enerji tüketimini azaltmak, rüzgar, güneş ve diğer temiz enerji kaynaklarını geliştirmek amaçlı çalışmalar sürdürülmelidir. Ancak, nükleer santraller de gelecekte büyük bir rol oynayacaktır."

XS
SM
MD
LG