Washington Post, Latin Amerika ülkelerinden bir kısmının Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’i model alarak serbest piyasa ve demokrasi anlayışından uzaklaştığını yazıyor. Gazete, Amerika’nın bu ülkelere yönelik tavrı konusunda şu görüşlere yer veriyor:
“Yöneticilerinin aksi yöndeki söylemlerine rağmen, Amerika, hala Latin Amerika ülkelerinin en büyük destekçisi konumunda. Bolivya’da 30 bin, Ekvador’da 400 bin kişinin istihdamı Amerika’yla yaptıkları ticaret anlaşmalarına bağlı. Nikaragua ve Honduras, Orta Amerika Serbest Ticaret Anlaşması sayesinde ayakta duruyor. Zaten yoksul olan bu ülkeleri cezalandırabilme gücü, devreye sokulmamalıdır. Ancak bu ülkelerin yöneticilerine de bir yandan Amerika’nın sübvansiyonlarından yararlanırken bir yandan da demokratik kurumları yıkma ve Amerika’nın çıkarlarına saldırma izni verilmemelidir. Bu liderler er ya da geç ya Chavez tarzı sosyalizm ya da 21. yüzyılın demokrasisi arasında bir tercihe zorlanmalıdır.”
New York Times, Kongre’nin 700 milyar dolarlık kurtarma planının yanı sıra otomotiv sektörüne yönelik 25 milyar dolarlık bir destek planını da kabul ettiğini kaydediyor. Gazete, bu kaynağın amacına uygun kullanımı için denetim mekanizmalarının işletilmesi gerektiğini vurguluyor:
“Devletin General Motors, Ford ve Chrysler’e yardım etmek yerine herkese ulaşılabilir sağlık hizmeti sağlaması, eğitim hizmetlerini ve işsizlere yönelik sosyal güvenlik ağını geliştirmesi yönünde büyük baskılar var. Otomotiv sektöründe enerji tasarrufu sağlayacak teknolojilere yatırım yapılması desteklenecek bir şeydir. Ancak bu paranın amacına uygun harcanmasını sağlama sorumluluğu yönetimindir. Ancak yönetim, bazı Kongre üyelerinin talebine uyarak yardım paketini daha da genişletirse, Amerika’da zaten enerji tasarrufu sağlayan otomobiller üreten Japon firmaları hedef alınmış olacaktır.”
USA Today yeni seçilecek başkanın Anayasa Mahkemesi üyelerini de atayacağını hatırlatıyor. Yapılan yorumda bu atamaların başta kürtaj olmak üzere toplumu yakından ilgilendiren birçok konu açısından büyük önem taşıdığı belirtiliyor:
“Anayasa Mahkemesi okullarda ırk ayrımı, silah denetimi, hükümetin küresel ısınmaya karşı mücadeledeki rolü, ve Guantanamo’daki tutukluların hakları gibi konularda 5’e 4 bölünmüş durumda. Amerika’nın iç ve dış sorunları göz önüne alındığında 4 Kasım’da yapılacak olan başkanlık seçimleri tarihi bir önem taşıyor. Seçim sonuçlarının ilk etkisi ekonomi ve Irak ile Afganistan savaşları konusunda kendisini hissettirecek. Ancak yeni başkanın Yüksek Mahkeme’ye yapacağı atamaların hukuka ve toplumsal yaşama etkisi de birkaç nesil boyunca hissedilecek.”
Boston Globe, Rusya Anayasa Mahkemesi’nin son Rus çarı 2. Nikolay’ın itibarını iade etmesini milliyetçiliğin yükselişiyle ilişkilendiriyor. Gazete, Ortodoks Kilisesi'nin saygınlığının artmasını ve Çarlık dönemi tarihine gösterilen saygıyı da aynı nedene bağlıyor:
“Anayasa Mahkemesi’nin Romanov Hanedanıyla ilgili kararının mantıki sonucu bizi şaşırtıcı bir yere götürüyor. Eğer son Çar, siyasi baskının masum bir kurbanı ise, Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Lenin de cani bir hayduttan başka bir şey değildir. Ancak Lenin’in mozolesi hala Kızıl Meydan’da duruyor. Mozole’nin bu kutsal yerden kaldırıldığı gün, tarih de kendi içindeki döngüsünü tamamlamış olacak.”