USA Today mali piyasalarda yaşanan krizin 1930'lardaki Büyük Depresyon'a benzetilmesine karşı çıkıyor. Bugünkü işsizlik, büyüme ve borsa endeksindeki düşüş oranlarını Büyük Depresyon dönemiyle kıyaslayan gazete, arada çok önemli farklar bulunduğunu vurguluyor:
Depresyon döneminde işsizlik yüzde 25'ti. Geçen ay ise bu oran yüzde 6.1 idi. Yaklaşık on yıl süren depresyonda hisse senetleri yüzde 90 oranında değer kaybetti. Perşembe günü ise hisse borsadaki düşüş oranı Ekim ayına kıyasla yüzde 22 idi. Büyük Depresyon döneminde Amerikan halkı yiyecek ve ilaç bile alamayacak durumdaydı. İnsanlar açık çekiyordu. Bugün de ciddi sıkıntılar yaşanıyor, ama 30'lardaki gibi bir tablo yaşanmıyor. Elbette ki ortada tehlikeli bir durum var ve bu tehlikenin atlatılması uzun zaman alacak. Ama tehlike ile felaket arasında bir fark vardır. Komşunuz işsiz kaldığında buna resesyon denir, siz işsiz kalırsanız bu depresyondur. Son verilere göre, Amerikalılar'ın yüzde 93.9'u hala çalışıyor.
Washington
Post Demokrat başkan adayı Barack Obama'nın Cumhuriyetçi rakibi John
McCain'i mali piyasalarla ilgili yasal düzenlemelere karşı çıkmakla suçladığını
hatırlatıyor. Ancak gazete, Obama'nın bu suçlamasının haksız olduğunu
savunuyor:
Enron çöktüğünde ve diğer muhasebe skandalları ortaya çıktığında gerekli düzenlemelerin yapılması konusunda ilk adım atanlardan biri McCain'di. Sermaye Piyasası Komisyonu başkanı Harvey Pitt'i gerekli yasal düzenlemelere karşı çıkmakla suçlayarak istifasını isteyen de McCain'di. Obama, sessizliğini sürdürürken Fannie Mae ve Freddie Mac için daha etkin düzenlemeler yapılmasını isteyen de McCain'di. Wall Street'teki sorunlar karşısında hangi adayın daha etkin hareket ettiği ve daha iyi çözümler ürettiği tartışması elbette ki faydalı bir tartışmadır. Ancak, Obama'nın McCain'e yönelik saldırısı, Cumhuriyetçi adayın geçmişine ilişkin doğru bir tablo sunmuyor.
Christian
Science Monitor İsrail'de iktidardaki Kadima Partisinin başkanlığına Tzipi
Livni'nin seçilmesinin umut verici olduğu görüşünde. Yapılan yorumda, Livni'nin
kendisinden önceki liderlerden farklı olduğu vurgulanıyor :
İsrail'de siyasi bölünmüşlüğün aşılması ve halkın yeniden barış arayışına odaklanması için Livni'nin popülaritesine ihtiyaç var. dışişleri bakanlığı görevinde bir yılı aşkın bir süreyle Filistinliler'le ciddi müzakerelerde bulundu. Eğer başbakanlık görevini üstlenirse, öncelikli olarak barış için gerekli özveriler konusunda bir uzlaşma sağlamalıdır. Oslo Anlaşması'nın başarısızlığının en büyük nedeni hem İsrailliler hem de Filistinliler arasında ciddi bir desteğe sahip olmamasıydı. İsrail'e yönelik bölgesel tehditler ve Filistinliler'in bir devlet kurma ihtiyacı hala çözülmüş değil. Arkasındaki desteğin zayıflığına rağmen Livni, umut vaat ediyor.
New
York Times yaşanan ekonomik krize rağmen göçmen sorununun hala önemini
koruduğu görüşüne yer veriyor. Gazete, hem Obama'yı hem de McCain'i bu konuda
seçmenlere yalan söylemekle suçluyor :