İngiltere Dışişleri bakanı David Miliband’ın bir süre once Türkiye’ye yaptığı ziyaret, Tony Blair’den sonra işbaşına gelen Gordon Brown hükümetinin Türkiye politikasına açıklık getirdi.
Gordon Brown’un Türkiye’ye yönelik olarak selefinin politikalarını izleyip izlemeyeceği ve Blair hükümetinin Ankara’ya verdiği yakın desteği sürdürüp sürdürmeyeceği merak ediliyordu. Bunun nedeniyse, yeni Başbakan Brown’un Türkiye’ye yönelik fazla bir açıklamada bulunmamış olması idi. Ancak, İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’ın geçen hafta Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret bu konuya açıklık getirdi. Miliband, Türkiye’de yaptığı açıklamada, “Bu ziyaretim sırasında ülkelerimizin birlikte çalışmasının pratik yararlarını ilk elden tartışmaya ve görmeye geldim” dedi. Türkiye-İngiltere ilişkilerinin ortak stratejik çıkarlar üzerine inşa edildiğini hatırlatan Miliband, “Türkiye’nin reform edilmiş bir Avrupa Birliği’nde İngiltere’nin yanında hakettiği yeri almasının” bu çıkarların nihai amacı olduğunu belirtti. Miliband, “Türkiye-AB ilişkilerinin içinde bulunduğumuz çağın tayin edici siyasi testlerinden biri olduğunu” vurguladı. İngiltere ve Türkiye’de yeni hükümetlerin işbaşına geldiğini hatırlatan ve Türkiye’nin bölgesinde ve uluslararası alanda oynadığı önemli rollerden bahseden İngiliz Dışişleri Bakanı bununla da kalmayarak, Türkiye’ye hareketi öncesi ülkenin en yüksek tirajlı gazetelerinden the Daily Telegraph’da bir makale yayınlayarak, “Avrupa’nın geleceği açısından Türkiye’nin yaşamsal önemde olduğunu ve ortak tehditlere karşı savaşta Türkiye’den daha anahtar bir ülke bulunmadığını” yazdı.
Tüm bu açıklamalar Brown hükümetinin Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Ankara’ya yakın desteğini sürdüreceğini açık seçik ortaya koydu. Genç İngiliz Dışişleri Bakanı bununla da kalmayarak, aynı desteği Türkiye’nin ardından ziyaret ettiği İspanya’da da sürdürdü ve Madrid’de yaptığı konuşmada “Türkiye’nin AB’ye üyeliği İngiltere için iyidir, Türkiye için iyidir ve Avrupa için iyidir” şeklinde konuştu. Miliband, “Türkiye’nin AB’ye katılma talebinin reddedilmesi, AB’nin [dışarıya] kapalı bir Hristiyan devleti olduğu konusunda çok kötü bir sinyal verecektir” dedi.
Tüm bu açıklamalar, Londra’nın Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde en yakın destekçisi olacağını gösteriyor. Başbakan Gordon Brown’ın İngiltere’nin AB ile lişkileri konusunda Tony Blair kadar istekli olmadığı bildirilmekle beraber, en son AB zirvesinde üzerinde anlaşmaya varılan ve ülkede yoğun biçimde referanduma sunulması istenilen AB Anayasa taslağının yerini alacak anlaşmayı referanduma sunmayacağı işaretlerini vermesinin, Almanya ve Fransa gibi AB’nin önde gelen ülkeler tarafından memnuniyetle karşılanacağı kesin. Bunun ise Brown hükümetine diğer AB ülkeleri nazarında Türkiye konusunda bir hareket alanı sağlayacağı kuşkusuz. Tüm bunlara ilaveten, Miliband’ın Türkiye ziyareti sırasında Dışişleri bakanları arasında bu karşılıklı ziyaretlerin geleneksel hale getirilmesi konusunda anlaşmaya varılması Ankara ve Londra arasındaki yakın ilişkilerin kurumsallaşma aşamasına girdiğine işaret ediyor.
Gordon Brown’un Türkiye’ye yönelik olarak selefinin politikalarını izleyip izlemeyeceği ve Blair hükümetinin Ankara’ya verdiği yakın desteği sürdürüp sürdürmeyeceği merak ediliyordu. Bunun nedeniyse, yeni Başbakan Brown’un Türkiye’ye yönelik fazla bir açıklamada bulunmamış olması idi. Ancak, İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’ın geçen hafta Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret bu konuya açıklık getirdi. Miliband, Türkiye’de yaptığı açıklamada, “Bu ziyaretim sırasında ülkelerimizin birlikte çalışmasının pratik yararlarını ilk elden tartışmaya ve görmeye geldim” dedi. Türkiye-İngiltere ilişkilerinin ortak stratejik çıkarlar üzerine inşa edildiğini hatırlatan Miliband, “Türkiye’nin reform edilmiş bir Avrupa Birliği’nde İngiltere’nin yanında hakettiği yeri almasının” bu çıkarların nihai amacı olduğunu belirtti. Miliband, “Türkiye-AB ilişkilerinin içinde bulunduğumuz çağın tayin edici siyasi testlerinden biri olduğunu” vurguladı. İngiltere ve Türkiye’de yeni hükümetlerin işbaşına geldiğini hatırlatan ve Türkiye’nin bölgesinde ve uluslararası alanda oynadığı önemli rollerden bahseden İngiliz Dışişleri Bakanı bununla da kalmayarak, Türkiye’ye hareketi öncesi ülkenin en yüksek tirajlı gazetelerinden the Daily Telegraph’da bir makale yayınlayarak, “Avrupa’nın geleceği açısından Türkiye’nin yaşamsal önemde olduğunu ve ortak tehditlere karşı savaşta Türkiye’den daha anahtar bir ülke bulunmadığını” yazdı.
Tüm bu açıklamalar Brown hükümetinin Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Ankara’ya yakın desteğini sürdüreceğini açık seçik ortaya koydu. Genç İngiliz Dışişleri Bakanı bununla da kalmayarak, aynı desteği Türkiye’nin ardından ziyaret ettiği İspanya’da da sürdürdü ve Madrid’de yaptığı konuşmada “Türkiye’nin AB’ye üyeliği İngiltere için iyidir, Türkiye için iyidir ve Avrupa için iyidir” şeklinde konuştu. Miliband, “Türkiye’nin AB’ye katılma talebinin reddedilmesi, AB’nin [dışarıya] kapalı bir Hristiyan devleti olduğu konusunda çok kötü bir sinyal verecektir” dedi.
Tüm bu açıklamalar, Londra’nın Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde en yakın destekçisi olacağını gösteriyor. Başbakan Gordon Brown’ın İngiltere’nin AB ile lişkileri konusunda Tony Blair kadar istekli olmadığı bildirilmekle beraber, en son AB zirvesinde üzerinde anlaşmaya varılan ve ülkede yoğun biçimde referanduma sunulması istenilen AB Anayasa taslağının yerini alacak anlaşmayı referanduma sunmayacağı işaretlerini vermesinin, Almanya ve Fransa gibi AB’nin önde gelen ülkeler tarafından memnuniyetle karşılanacağı kesin. Bunun ise Brown hükümetine diğer AB ülkeleri nazarında Türkiye konusunda bir hareket alanı sağlayacağı kuşkusuz. Tüm bunlara ilaveten, Miliband’ın Türkiye ziyareti sırasında Dışişleri bakanları arasında bu karşılıklı ziyaretlerin geleneksel hale getirilmesi konusunda anlaşmaya varılması Ankara ve Londra arasındaki yakın ilişkilerin kurumsallaşma aşamasına girdiğine işaret ediyor.