Erişilebilirlik

25 Eylül Amerikan Basınından Özetler


Boston Globe gazetesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına katılmak için New York’a giden İran cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad’ın Güvenlik Konseyi kararlarının meşruluğunu sorgulamaya çalıştığını yazıyor. Gazete, Ahmedinejad’ın bu şekilde, İran aleyhinde alınabilecek bir kararı şimdiden gayrı meşru ilan etme çabasına girdiğini savunuyor:

“Eğer Tahran hükümetiyle müzakereler sürecekse, İran’daki daha ılımlı unsurlar öne çıkmalıdır. Aksi taktirde, Ahmedinejad’ın radikal çetesinin egemenliği tescil edilmiş olacaktır. Ve Amerikalılar, Ahmedinejad’ın New York ziyaretiyle bu çetenin liderini doğrudan tanıma imkanı bulmuş oldu.”

Christian Science Monitor muhabiri Nicholas Blanford, İsrail saldırıları sonrasında Hizbullah’ın durumunu mercek altına alıyor. Barış gücü askerlerinin bölgeye sevk edilmesiyle birlikte Hizbullah’ın İsrail sınırında eskisi gibi faaliyet gösteremeyeceğini kaydeden muhabir, buna rağmen örgütün silah bırakmaya niyetli olmadığının da altını çiziyor:

“Hizbullah yetkilileri, sınırda savaş öncesi duruma geri dönülmesinin söz konusu olmadığını kabul ediyor. Yetkililer silahsızlanmama konusunda ısrar etmekle birlikte, bir yandan da örgütün gelecekteki konumunu tartışıyor. Uzmanlara göre, ihtimallerden biri Hizbullah’ın sınır boyunda konuşlandırılan Lübnan ordusuyla daha sıkı bir bağlantı içine girmesi”

USA Today yazarlarından Jonah Goldberg, Batının İslam’da reform önerilerini eleştiriyor ve İslamiyet’in esas olarak reforma değil hilafete ihtiyacı olduğunu öne sürüyor. Tüm Müslümanlar adına konuşacak bir dini liderin olmaması nedeniyle radikal İslamcıların rahat hareket edebildiğini savunan yazar, Hristiyanlık’ta da sanılanın aksine Protestanların Katoliklere göre daha köktendinci olduğunu yazıyor:

“Katolik Kilisesi’ne en fazla benzeyen kurum, Osmanlı İmparatorluğu’nun halife sistemiydi. Avrupa’nın “hasta adamı” ne yazık ki Katolik Kilisesi gibi varlığını sürdürmeyi başaramadı ve meydanı bağnazlara bırakarak yok oldu. Batı dünyasında uzlaşmayla sonuçlanan dinamiklere sahip olmayan İslam aleminde, dinsel otoriterliğin yerini dinsel totaliterlik aldı.”

Washington Post gazetesi, Japonya’da solun geçmişte işlenen savaş suçlarıyla hesaplaşmayı başardığını ancak bugünkü Japonya’nın uluslararası güvenliğe katkısı konusunda yetersiz kaldığını yazıyor. Japon sağının da savaş suçlarını görmezden geldiğini kaydeden gazete, başbakanlığa seçilen Shinzo Abe’nin de benzer bir tavır içinde olduğunu vurguluyor:

“Eğer Japonya geçmişteki hatalarını kabul ederse sorumluluk sahibi demokratik bir ülke olarak kabul görür ve güçlü bir dış politika izlemesi meşru görülür. Ancak geçmişte hiç hata yapmadığını savunursa diplomatik ve askeri girişimleri komşularıyla arasında gerginlik yaratır ve bu da bölgesel güvenliğe yarar değil zarar getirir.”

XS
SM
MD
LG