Los Angeles Times, Filistin yönetimi çökerse, bundan kimsenin kazançlı çıkmayacağı görüşüne yer veriyor. İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in Washington temaslarını değerlendiren gazete, Hamas’a uygulanan ekonomik ambargo nedeniyle Filistin’in kargaşaya sürüklendiğini belirtiyor. Yapılan yorumda Hamas’ı güçlendirmeyecek biçimde Filistinlilere doğrudan insani yardım yapılması gerektiği vurgulanıyor.
" Olmert’in Washington ziyaretinin asıl nedeni, Başkan Bush’u, Batı Şeria’daki bazı yerleşim birimlerinden çekilirken, bazılarını da İsrail sınırları içinde tutma planına ikna etmekti. Olmert, bu planı Filistin’in onayı olmadan gerçekleştirmek istiyor. Bush, bu plana ilkesel olarak onay verse de, İsrail’in Filistinlilerle müzakereler sonucunda bir anlaşmaya varması gerektiğini vurguluyor. Bush, Arap dünyasında büyük tepki yaratacak böyle tek yanlı bir politikaya destek vermemekle doğru bir iş yaptı. Eğer Filistin hükümeti devrilmezse, daha sorumlu bir müzakere ortağı olabilir."
Christian Science Monitor, Irak’taki yeni hükümetin Amerika’nın kuklası olmadığını öne sürüyor ve Amerika’nın verdiği askeri desteğe rağmen, Iraklıların kendi geleceklerini kendilerinin belirleyeceğini yazıyor. Gazete, yeni hükümeti, güvenliği sağlamak ve anayasayı değiştirmek gibi ciddi görevlerin beklediğini de hatırlatıyor.
" Bir süre zayıf ancak demokratik bir Irak görüntüsü ortaya çıkabilir. Farklı partilere mensup bakanlar arasında kendi yandaşlarını kayırmaya yönelik anlaşmazlıklar yaşanabilir. Iraklılar belki böyle bir tablo istemiyor, ancak bunu çözecek olan da kendileri. Amerika ve müttefiklerinin görevleri artık sona eriyor. Irak hükümeti, kendi yapacağı tercihlere göre başarılı veya başarısız olacak."
Washington Post ise Afganistan’daki çatışmaların yeniden tırmandığına dikkat çekiyor ve NATO birliklerinin Taleban karşısında başarı kazanmasının, Afganistan’da demokratik bir yönetimin oturması açısından büyük önem taşıdığını vurguluyor. Yaz aylarında çatışmaların daha da tırmanacağını belirten gazete, Taleban güçlerinin Pakistan topraklarında üslendiğinin de altını çiziyor.
" Eroinin ham maddesi olan afyon, Taleban’ın en önemli kaynaklarından biri... Bu nedenle milyarlarca dolarlık bir pazar oluşturan bu alanda daha etkin bir mücadele yürütülmelidir. Bush yönetimi, Batılı güçlerin beş yıl önce Afganistan’a girmesinden bu yana fazla bir gelişme sağlanamayan güney bölgelerine daha fazla ekonomik destek vermelidir. Bir zamanlar El Kaide’nin üssü olan bu bölgenin geliştirilmesi için Amerika öncülüğünde yürütülen çalışmalar daha yeni başlıyor. "
New York Times, Bush yönetiminin, Amerikan vatandaşlarının telefon görüşmelerini izlediğini haber vermesinden dolayı dava açılması girişimini eleştiriyor. Adalet Bakanı Alberto Gonzales’in konuyla ilgili açıklamalarını bir “tehdit” olarak yorumlayan gazete, yasaları asıl çiğneyenlerin Başkan Bush ve ekibi olduğunu savunuyor.
" Bakan Gonzales, Cenevre Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Anlaşması’nı neden çiğnediğine ilişkin mazeret beyan etmek yerine, bu anlaşmaların uygulanmasını sağlayabilirdi. Yönetimin, 11 Eylül saldırıları sonrasında bazı tutukluların yasal haklarından mahrum bırakılmasına ilişkin yürüttüğü politikalara karşı çıkabilirdi. Kongre’nin 1978 yılında çıkarttığı ve mahkeme kararı olmadan Amerikan vatandaşlarının telefonlarının dinlenmesini yasaklayan kanunun uygulanması yönünde yönetime tavsiyede bulunabilirdi. "
" Olmert’in Washington ziyaretinin asıl nedeni, Başkan Bush’u, Batı Şeria’daki bazı yerleşim birimlerinden çekilirken, bazılarını da İsrail sınırları içinde tutma planına ikna etmekti. Olmert, bu planı Filistin’in onayı olmadan gerçekleştirmek istiyor. Bush, bu plana ilkesel olarak onay verse de, İsrail’in Filistinlilerle müzakereler sonucunda bir anlaşmaya varması gerektiğini vurguluyor. Bush, Arap dünyasında büyük tepki yaratacak böyle tek yanlı bir politikaya destek vermemekle doğru bir iş yaptı. Eğer Filistin hükümeti devrilmezse, daha sorumlu bir müzakere ortağı olabilir."
Christian Science Monitor, Irak’taki yeni hükümetin Amerika’nın kuklası olmadığını öne sürüyor ve Amerika’nın verdiği askeri desteğe rağmen, Iraklıların kendi geleceklerini kendilerinin belirleyeceğini yazıyor. Gazete, yeni hükümeti, güvenliği sağlamak ve anayasayı değiştirmek gibi ciddi görevlerin beklediğini de hatırlatıyor.
" Bir süre zayıf ancak demokratik bir Irak görüntüsü ortaya çıkabilir. Farklı partilere mensup bakanlar arasında kendi yandaşlarını kayırmaya yönelik anlaşmazlıklar yaşanabilir. Iraklılar belki böyle bir tablo istemiyor, ancak bunu çözecek olan da kendileri. Amerika ve müttefiklerinin görevleri artık sona eriyor. Irak hükümeti, kendi yapacağı tercihlere göre başarılı veya başarısız olacak."
Washington Post ise Afganistan’daki çatışmaların yeniden tırmandığına dikkat çekiyor ve NATO birliklerinin Taleban karşısında başarı kazanmasının, Afganistan’da demokratik bir yönetimin oturması açısından büyük önem taşıdığını vurguluyor. Yaz aylarında çatışmaların daha da tırmanacağını belirten gazete, Taleban güçlerinin Pakistan topraklarında üslendiğinin de altını çiziyor.
" Eroinin ham maddesi olan afyon, Taleban’ın en önemli kaynaklarından biri... Bu nedenle milyarlarca dolarlık bir pazar oluşturan bu alanda daha etkin bir mücadele yürütülmelidir. Bush yönetimi, Batılı güçlerin beş yıl önce Afganistan’a girmesinden bu yana fazla bir gelişme sağlanamayan güney bölgelerine daha fazla ekonomik destek vermelidir. Bir zamanlar El Kaide’nin üssü olan bu bölgenin geliştirilmesi için Amerika öncülüğünde yürütülen çalışmalar daha yeni başlıyor. "
New York Times, Bush yönetiminin, Amerikan vatandaşlarının telefon görüşmelerini izlediğini haber vermesinden dolayı dava açılması girişimini eleştiriyor. Adalet Bakanı Alberto Gonzales’in konuyla ilgili açıklamalarını bir “tehdit” olarak yorumlayan gazete, yasaları asıl çiğneyenlerin Başkan Bush ve ekibi olduğunu savunuyor.
" Bakan Gonzales, Cenevre Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Anlaşması’nı neden çiğnediğine ilişkin mazeret beyan etmek yerine, bu anlaşmaların uygulanmasını sağlayabilirdi. Yönetimin, 11 Eylül saldırıları sonrasında bazı tutukluların yasal haklarından mahrum bırakılmasına ilişkin yürüttüğü politikalara karşı çıkabilirdi. Kongre’nin 1978 yılında çıkarttığı ve mahkeme kararı olmadan Amerikan vatandaşlarının telefonlarının dinlenmesini yasaklayan kanunun uygulanması yönünde yönetime tavsiyede bulunabilirdi. "