Erişilebilirlik

Tıp Dünyasından Son Gelişmeler


Amerika’da yapılan son araştırmalar, her 5 kişiden üçünün aşırı kilolu ya da obez olduğunu ortaya koyuyor... Bu Amerikalılar yeni çıkan rejim ilaçlarını kullanarak hem kilo vermeyi, hem de obezitenin neden olduğu hastalıklara yakalanma riskini azaltmayı umuyor... New York Presbiteryen Hastanesi’nden Doktor Louis Aronne’a göre, önemli olan verilen kiloları geri almamak.

" Rejim yaptığınızda vücudunuz yiyecek kıtlığı çektiğinizi düşünüyor. Onun için de savunma mekanizması harekete geçiyor ve metabolizmayı yavaşlatıyor. "

Doktor Aronne, rejim ve düzenli egzersizin önemli olduğunu söylüyor. New Yorklu doktor diet ilaçlarının da işe yarayabileceğini vurguluyor. Ancak bazı rejim ilaçları kalbe zararlı olduğu için toplatılmış durumda.

" Günümüzde ilaçlar daha detaylı testlerden geçiriliyor. Artık eski ilaçlardan çok farklılar" diyor Aronne...

Bir araştırma, rejim yapıp günde yarım saat yürüyen kişilerin bir yılda 7 kilo verdiğini gösterdi. Diyet ve yürüyüşün yanı sıra Meridia adlı ilacı kullananlar ise 15 kilo verdi. Pennsylvania Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doktor Thomas Wadden anlatıyor...

" Kilo vermek isteyenler, diyet ve egzersizin yanı sıra rejim ilacı da kullandıklarında daha iyi sonucu alacaklardır."

Doktor Wadden’la aynı görüşte olan birçok uzman, sağlıklı beslenip düzenli egzersiz yapanların diyet ilacı da kullanarak hem aşırı kilolardan kurtulacağını hem de bu kiloları geri almayacağını söylüyor.

Göğüs kanseri tedavisi değişiyor mu?

Önemli kanser merkezlerinin belirlediği kıstaslar ve radyoterapiyle ilgili yeni bir araştırmaya göre, bu sorunun yanıtı “evet.” Yeni kıstaslara göre, göğüs kanseri tek bir çeşit hastalık değil; bu, daha çok, farklı tedaviler gerektiren çok çeşitli tümörlerden oluşan bir hastalık... Nina Rosen, göğsünden beş santimlik tümör aldıran bir kanser hastası.

Rosen, " Kemoterapiden başka bir seçeneğim olmadığını sanıyordum." diyor...

Nina’nın doktoru kemoterapi önermiş. Tedavinin yan etkilerinin kusma ve aşırı yorgunluk olacağını söylemiş. Nina Rosen de, Boston-Massachusetts’deki Dana Farber Kanser Enstitüsü’ne başvurmuş, ve Doktor Eric Winer’dan da görüş almış.

" Nina’da kanserin geri gelme ihtimalinin çok düşük, kemoterapinin yararınınsa çok az olacağını düşündük."

Avustralyalı pop şarkıcısı Kylie Minogue da 2005 yılında göğsündeki kanserli tümörün alınmasından sonra kemoterapi görmüştü. Bazı tahminlere göre, kemoterapi, göğüs kanseri hastalarının yalnızca yüzde 15’ini tedavi ediyor. Birçok kanser hastası başka tedavilerle de iyileşebiliyor. Eğer kanser hormonlar yüzünden oluşmuşsa, hormon durdurucu Tamoksifen gibi ilaçlar kemoterapiden daha iyi sonuç verebiliyor.

Yeni tedavi kıstasları, kanserin türünü belirlemek için yeni testler öneriyor. Bu, belirli kanser türlerine göre belirli tedavi yöntemleri kullanılmasını sağlayabilir. Kuzey Carolina Üniversitesinden doktor Lisa Carey de bu görüşte.

" Son teknolojik gelişmeler kanserlerin moleküler haritasına bakıp biyolojik olarak oluşumlarını anlamamıza ve ona göre tedavi uygulamamıza imkan veriyor."

Kanserle ilgili bu yeni yaklaşım, ameliyattan sonra kemoterapi gören kadın hastaların sayısını azaltabilir. Yeni bir araştırma da, radyoterapiyle tedavi edilen kadınların sayısında artış öngörüyor. Oxford Üniversitesi’nin araştırmasına göre, birçok meme kanseri hastası, radyoterapi tedavisiyle yaşama ve kanserin geri gelmesini önleme şansını yükseltebilir. Araştırma, hastalıktan ölüm oranının çok azalmadığını da gösteriyor. Yine de kemoterapi ve hormon tedavisiyle birçok hastanın yaşama şansı artmış durumda. Tedavi yöntemlerinin başarısına rağmen dünyada her yıl bir milyondan fazla kadının göğüs kanserine yakalandığı dikkate alındığında, hastalığın, tedavisi kadar erken teşhisinin de önemli olduğu ortaya çıkıyor.

Aşırı Tedirginliğin Nedenleri

Aşırı tedirginlik veya iç sıkıntısı çekmek psikolojik bir rahatsızlık. Bu durum tüm dünyada milyonlarca insanın hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Carol Brown, Amerika’da iç sıkıntısı ve aşırı tedirginlik yaşayan 19 milyon kişiden biri.


" Örneğin süpermarkete girdiğim zaman, birden bire terlemeye başlıyorum. Ellerim sırılsıklam oluyor ve içim daralıyor. Sıkıntıya dayanamayıp, dışarıya çıkmak zorunda kalıyorum."

Aşırı tedirginlik, stresle ilgili bir rahatsızlık. Ekonomik, sosyal veya psikolojik stres altında olanlar bu hissi yaşayabiliyor. Washington Hastanesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Doktor Stephen Peterson anlatıyor:

" Sıkıntı ve tedirginlik, insanların kendilerini korumak için kullandığı bir duygudur. Bir nevi sinyaldir. Sıkıntıyı, kötü birşeyler olmasından korkmak diye tanımlamak mümkün."

Doktor Peterson, günde ortalama 20 hastayı tedavi ediyor – çoğu da aşırı tedirginlik ve iç daralmasından sıkıntı çekiyor. Herkes hayatının bir aşamasında bu duyguyu yaşayabilir. Ancak, aşırı tedirginlik Amerika’daki yetişkin nüfusun yüzde 13’ünde görülüyor. Hafif derecede tedirginlik insana, motivasyon verebilir; ancak aşırısı insanların hayatını felç edebilir. Doktor Peterson şöyle konuşuyor:

" Aşırı tedirginlik çeken insanlarda, fiziksel belirtiler ortaya çıkar. Örneğin, nefes alamadıklarını zannederler, kalpleri sıkışır veya nabız atışları hızlanır... Psikolojik olarak da, kontrolü kaybettiklerini hissederler. En ileri safhasında, aşırı tedirginlik çeken insan, ölmek üzere olduğunu düşünmeye başlar. "

Aşırı tedirginlik çeken insanlar zaman zaman paniğe kapılabiliyor. Bu panik anlarında insanlar en basit işleri bile yapamaz hale geliyor; örneğin evden dışarı çıkamıyor veya asansöre binemiyorlar. Bazı insanlarda aşırı tedirginlik hastalığı, çocukluk döneminde beliriyor. Kimilerindeyse, fazla kafein kullanımı tedirginliğe yol açabiliyor. Carol Brown, tedavi için reçeteli ilaç kullanıyor.

" İlk kullandığım ilaç hemen etkisini gösterdi. Geceleri uyuyabildim. Bu çok önemli çünkü, tedirginlik hastalığı olan insanlar, uyurken bile paniğe kapılabiliyor. Bu nedenle ben 32 yıldır doğru dürüst uyumamıştım."

İlaçlarla tedavinin yanı sıra, hastalar terapiye alınıyor. Ancak, ilaç kullanmak istemeyen veya doktora gidecek parası olmayan hastalar için de alternatif tedaviler geliştirilmiş durumda. Carol Brown anlatıyor:

" Bence atılması gereken ilk adım, nelerin tedirginlik yarattığını; veya nelerin sıkıntıya yol açtığını belirlemek. Bundan sonra, yapılacak iş bir aile yakınıyla, arkadaşla bu sorunu paylaşmak. Durumu kavrayıp, başkalarına anlatabilmek tedavi çok önemli."

Doktor Peterson, bazı hastaların yanlarında sürekli buz veya şeker taşıdıklarını; tedirginlik duygusu artınca, buz veya şekeri ağızlarına attıklarını söylüyor. Bu hastalar ağzın hararet derecesini değiştirmenin, tedirginlik duygusunu azalttığını düşünüyor. Bu psikolojik sorun, zengin ülkelere özgü bir durum sanılsa da Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre aşırı tedirginlik daha çok yoksul insanlarda görülüyor.

XS
SM
MD
LG