New York Times, bir Danimarka gazetesinde Hazreti Muhammed’in karikatürlerinin yayınlanmasıyla başlayan protesto gösterilerini mercek altına alıyor. Gazete, karikatürlerin İslam inancına ters düştüğünü belirtiyor ancak tepkinin şiddet eylemine dönüşmesinin de doğru olmadığını vurguluyor:
"Protesto gösterileri düzenlenen ülkelerin yöneticileri, bu eylemlerin şiddete dönüşmesini önlemekle sorumludur. Lübnanlı yetkililer, Beyrut’taki Danimarka konsolosluğunun yakılmasından dolayı, Danimarka’dan özür diledi. Protesto gösterisini denetim altına alamadıkları için özür dilemeleri son derece doğruydu. Kendiliğinden gelişen protesto eylemlerine rastlanmayan Suriye’de ise, binlerce kişi toplanarak Danimarka ve Norveç büyükelçiliklerini ateşe verdi, ancak Suriyeli yetkililerden bir özür açıklaması gelmedi."
Christian Science Monitor ise bir çok yayın kuruluşunun yayın politikasını belirlerken farklı kültür ve inançları göz önüne aldığını hatırlatıyor ve Google’ın Çin’de oto sansür uygulamasını örnek gösteriyor. Karikatürleri yayınlayan Danimarka gazetesinin böyle bir tavrı benimsemediğini belirten gazete, toplu gösterilerin şiddet eylemlerine dönüşmesinin kültürler arası ilişkilere zarar vereceğini yazıyor.
"Bir çok gazete, karikatürleri yayınlamamayı tercih etti. Bu, sansür değil, halkın hassasiyetine duyarlı olmaktır. Google da, 100 milyon İnternet kullanıcısının bulunduğu Çin’e girerken, kendi kendine sansür uygulamayı kabul etti. Bu sayede Çinliler kısıtlı da olsa haberleri izleme imkana kavuştu. Ancak bu durum Google’ın yaptığını haklı çıkarmaz. Google, diğer internet siteleriyle bir araya gelmeli ve baskıcı yönetimlerin bulunduğu ülkelerde çalışma koşullarına ilişkin ortak standartlar belirlemelidir. Özgürlük bir sorumluluk gerektirir ve mantıklı bir biçimde kullanılmalıdır..."
Christian Science Monitor'da, Türk Ceza Kanununun 301’inci maddesiyle ilgili bir yazı da var. Gazete, Aram yayın evinin sahibi Fatih Taş’ın aleyhinde açılmış 20 davaya; ve Orhan Pamuk davasına dikkat çekiyor. Yazıda, görüşlerine yer verilen Bilgi Üniversitesinden Turgut Tahranlı, “bir demokraside böyle bir kanun maddesinin bulunmasının “saçmalık” olduğunu söylüyor. Yazı şöyle devam ediyor:
"Türk hukukçular, söz konusu davaları, “Avrupa Birliği üyeliğini destekleyenlerle, devletin içindeki muhafazakar - milliyetçi kesimin çekişmesi” olarak yorumluyor. Ancak bütün eleştirilere rağmen, Türk hükümeti, şu anda 301’inci maddeyi kaldırmakta isteksiz görünüyor."
Washington Post ise Başkan Bush’un Kongreye sunduğu 2007 bütçe önerisindeki en önemli unsurun, yaşlı ve engellilere sağlanan sağlık sigortasındaki 36 milyar dolarlık kesinti olduğunu belirtiyor. Öngörülen diğer bir çok kesintinin de yoksul ve dar gelirli kesimleri olumsuz etkileyeceğini kaydeden gazete, Kongreden bütçe önerisini kapsamlı bir biçimde değerlendirmesini istiyor.
"Zenginleri kayıran vergi indirimi politikasında ısrar etmenin adaletsizliği, Irak savaşına yapılacak harcamaların bütçe dışı bırakılmasının sahtekarlığı, orta düzeyde gelir sahibi olanların asgari vergiden muaf tutulması, dar gelirlilerin yararlandığı programlara ayrılan ödeneğin daha da azaltılması rahatsız edici unsurlar olarak göze çarpıyor. Bütün bunları önümüzdeki günlerde ayrıntısıyla tartışacağız. Ancak şu anda en önemli konu sağlık sigortasındaki kesintidir ve bu kesintiye karşı mücadele etmek en öncelikli görevdir."
Los Angeles Times, İran’ın nükleer programıyla ilgili krizin çözümünde, en büyük rolün Rusya’ya düştüğü görüşünde. Moskova’nın Tahran’la köklü tarihi ve ekonomik ilişkileri bulunduğunu hatırlatan gazete, Rusya’nın İran’la işbirliği karşılığında Amerika’dan bazı beklentileri olabileceğini vurguluyor.
"Moskova’nın İran konusunda işbirliğini sürdürmesi için Washington’un tavizde bulunması gerekmiyor. Ancak Rusya ile sınır komşuları arasındaki iyi ilişkilerin herkesin çıkarına olduğunu vurgulamak, elbette ki Amerika’nın çıkarlarına zarar vermez. Tıpkı İran’ın nükleer programıyla ilgili krize barışçıl bir çözüm bulmanın zarar vermeyeceği gibi."
"Protesto gösterileri düzenlenen ülkelerin yöneticileri, bu eylemlerin şiddete dönüşmesini önlemekle sorumludur. Lübnanlı yetkililer, Beyrut’taki Danimarka konsolosluğunun yakılmasından dolayı, Danimarka’dan özür diledi. Protesto gösterisini denetim altına alamadıkları için özür dilemeleri son derece doğruydu. Kendiliğinden gelişen protesto eylemlerine rastlanmayan Suriye’de ise, binlerce kişi toplanarak Danimarka ve Norveç büyükelçiliklerini ateşe verdi, ancak Suriyeli yetkililerden bir özür açıklaması gelmedi."
Christian Science Monitor ise bir çok yayın kuruluşunun yayın politikasını belirlerken farklı kültür ve inançları göz önüne aldığını hatırlatıyor ve Google’ın Çin’de oto sansür uygulamasını örnek gösteriyor. Karikatürleri yayınlayan Danimarka gazetesinin böyle bir tavrı benimsemediğini belirten gazete, toplu gösterilerin şiddet eylemlerine dönüşmesinin kültürler arası ilişkilere zarar vereceğini yazıyor.
"Bir çok gazete, karikatürleri yayınlamamayı tercih etti. Bu, sansür değil, halkın hassasiyetine duyarlı olmaktır. Google da, 100 milyon İnternet kullanıcısının bulunduğu Çin’e girerken, kendi kendine sansür uygulamayı kabul etti. Bu sayede Çinliler kısıtlı da olsa haberleri izleme imkana kavuştu. Ancak bu durum Google’ın yaptığını haklı çıkarmaz. Google, diğer internet siteleriyle bir araya gelmeli ve baskıcı yönetimlerin bulunduğu ülkelerde çalışma koşullarına ilişkin ortak standartlar belirlemelidir. Özgürlük bir sorumluluk gerektirir ve mantıklı bir biçimde kullanılmalıdır..."
Christian Science Monitor'da, Türk Ceza Kanununun 301’inci maddesiyle ilgili bir yazı da var. Gazete, Aram yayın evinin sahibi Fatih Taş’ın aleyhinde açılmış 20 davaya; ve Orhan Pamuk davasına dikkat çekiyor. Yazıda, görüşlerine yer verilen Bilgi Üniversitesinden Turgut Tahranlı, “bir demokraside böyle bir kanun maddesinin bulunmasının “saçmalık” olduğunu söylüyor. Yazı şöyle devam ediyor:
"Türk hukukçular, söz konusu davaları, “Avrupa Birliği üyeliğini destekleyenlerle, devletin içindeki muhafazakar - milliyetçi kesimin çekişmesi” olarak yorumluyor. Ancak bütün eleştirilere rağmen, Türk hükümeti, şu anda 301’inci maddeyi kaldırmakta isteksiz görünüyor."
Washington Post ise Başkan Bush’un Kongreye sunduğu 2007 bütçe önerisindeki en önemli unsurun, yaşlı ve engellilere sağlanan sağlık sigortasındaki 36 milyar dolarlık kesinti olduğunu belirtiyor. Öngörülen diğer bir çok kesintinin de yoksul ve dar gelirli kesimleri olumsuz etkileyeceğini kaydeden gazete, Kongreden bütçe önerisini kapsamlı bir biçimde değerlendirmesini istiyor.
"Zenginleri kayıran vergi indirimi politikasında ısrar etmenin adaletsizliği, Irak savaşına yapılacak harcamaların bütçe dışı bırakılmasının sahtekarlığı, orta düzeyde gelir sahibi olanların asgari vergiden muaf tutulması, dar gelirlilerin yararlandığı programlara ayrılan ödeneğin daha da azaltılması rahatsız edici unsurlar olarak göze çarpıyor. Bütün bunları önümüzdeki günlerde ayrıntısıyla tartışacağız. Ancak şu anda en önemli konu sağlık sigortasındaki kesintidir ve bu kesintiye karşı mücadele etmek en öncelikli görevdir."
Los Angeles Times, İran’ın nükleer programıyla ilgili krizin çözümünde, en büyük rolün Rusya’ya düştüğü görüşünde. Moskova’nın Tahran’la köklü tarihi ve ekonomik ilişkileri bulunduğunu hatırlatan gazete, Rusya’nın İran’la işbirliği karşılığında Amerika’dan bazı beklentileri olabileceğini vurguluyor.
"Moskova’nın İran konusunda işbirliğini sürdürmesi için Washington’un tavizde bulunması gerekmiyor. Ancak Rusya ile sınır komşuları arasındaki iyi ilişkilerin herkesin çıkarına olduğunu vurgulamak, elbette ki Amerika’nın çıkarlarına zarar vermez. Tıpkı İran’ın nükleer programıyla ilgili krize barışçıl bir çözüm bulmanın zarar vermeyeceği gibi."