Erişilebilirlik

Avrupa'nın Müslüman Toplumu


İki Müslüman gencin, polisten kaçmak için sığındıkları trafoda elektrik çarpması soncu ölmesi, Fransa’da son yılların en büyük şiddet olaylarının yaşanmasına neden oldu. Haftalarca devam eden şiddet eylemleri, Avrupa Ülkelerini, sınırları içinde yaşayan Müslüman toplumun dışlanmışlığına eğilmeyi sağladı. Gözlemciler, Avrupa’nın, dünyanın diğer yerleriyle kıyaslandığında daha fazla sayıda Müslüman’ı, Hıristiyan geleneğe sahip Avrupa’ya entegre etmek durumunda kaldığını belirtiyor.

Avrupa medyası, Fransa’nın Müslümanların ağırlıklı olarak yaşadığı mahallelerde ortaya çıkan şiddet olaylarını Filistin ayaklanmasına benzeterek “Fransız İntifadası” olarak adlandırdı. Avrupalı liderlerin kaygıyla izlediği şiddet olaylarını çıkartanlar genellikle, Kuzey Afrikalı ve Arap gençlerdi. Bu gençler kendilerini ırk ve din ayrımcılığının kurbanı olarak görüyordu.

Fransa’daki Müslümanların çoğu, beyaz Hıristiyanlardan uzak, kentlerin yoksul mahallelerinde, suç ve şiddetin yüksek olduğu bölgelerde yaşıyor. Bu bölgelerde işsizlik oranı, ülke ortalamasının iki katına, yüzde 20’ye çıkıyor. 21-29 yaş gençliğinde işsizlik oranı ise yüzde 30’un üzerinde...

Ancak gözlemciler Paris, Lyonn, Marsilya gibi kentlerin varoşlarında yaşayan Müslüman gençlerin dışlanmışlığının Fransa’ya özel bir durum olmadığını, aynı şeyin, kıtanın diğer ülke ve kentleri için de geçerli olduğunu belirtiyor.

2001 yılında kuzey İngiltere’nin birkaç kentinde benzer ayaklanmalar çıktı. 2002 yılında aynı şey Belçika’nın Antwerp kentinin varoşlarında görüldü. Fransa’daki olaylardan sonra gençler, Berlin, Bremen ve Brüksel’de de arabaları tahrip etti, şiddete başvurdu.

Batı Avrupa’da 20 milyon Müslüman yaşıyor. Bunların 5 milyonu Fransa’da. Belçika, Almanya, İngiltere, Hollanda ve İtalya’da da önemli sayıda Müslüman göçmen var.

Dış İlişkiler Konseyi’nde Avrupa Araştırmaları Bölümü’nün direktörü Charles Kupchan, sorunların temelinde, Müslüman azınlıkla Beyaz Hıristiyan toplum arasındaki gerilim olduğunu söylüyor. Kupchan, Avrupa’nın kendisini uzun yıllardır etnik bir temelde tanımlamasının da sorunu büyüttüğünü vurguluyor: “Fransa’daki okul kitaplarında vatandaşlık hala sivil toplumun parçası olmak olarak tanımlansa da, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerindeki eğilim milli yapıyı etnik temelde tanımlama eğiliminde... Bu da göçmenlerin kendilerini ikinci sınıf vatandaş gibi hissetmelerine ve sosyo-ekonomik ana yapıdan kendilerinin dışlandığını düşünmelerine yol açıyor. Bu da şiddet olaylarına neden oluyor.”

Uzmanlardan bazılarının ise farklı düşünceleri var. Bunlar Müslüman göçmenlerin etnik ve kültürel homojenliğe sahip küçük Avrupa kentlerini kalabalıklaştırdığına inanıyor. Nixon Merkezi’nde Göçmenlik ve Ulusal Güvenlik Programı’nın Direktörü Robert Leiken, 1950’li ve 60’lı yıllarda yaşanan ekonomik kalkınma döneminde Avrupa’ya gelen Müslümanların kendi gelenek, görenek ve dinleriyle Avrupa’ya pek de uymayan bir şekilde topluluklar oluşturduğunu kaydediyor: “Genellikle ikinci neslin tavrı önem taşıyor. Bu çocukların okula giderek diğer çocuklara karışması ve Fransa’nın, Amerika’nın, ya da İngiltere’nin bir parçası olmaları gerekiyor. Ancak bu olmuyor. Bilerek olmasa da, okullar da ayrımcılık kurbanı... Bu çocuklar kendilerini Fransız hissetmiyorlar, çünkü Fransız toplumu onları kabul etmiyor, diğer taraftan Faslı ya da Cezayirli de değiller. Geldikleri ülkelere dönseler, bir üçüncü dünya ülkesi bulacaklar ve buralarda yaşamak da, kendilerine güç gelecek ve turist gibi muamele görecekler.”

Leiken, şiddet olaylarının ve hoşgörüsüzlüğün Müslümanlarla, toplumun kalan kısmının daha da kutuplaşmasına neden olmasından kaygı duyuyor.

Leiken şöyle konuşuyor: “Kısa bir sürede çözülemeyeceği için oldukça büyük bir sorun bu... Elinizde göçmenlik esasına göre kurulmamış ulus devletler var. Bunlar ne Amerika’ya ne de Avustralya’ya benziyor ve göçmenleri entegrasyonda zorlanıyor. Dolayısıyla, elinizde birbirine zıt yönde hareket eden iki güç var.”

Uzmanların birçoğu, Fransa’daki şiddet olaylarının radikal İslamla bağlantısını gösteren kanıtlar bulunmadığında birleşse de, kenara itilmiş, işsiz Müslüman azınlığın Batı Avrupa’da radikal İslam’ın hedefi olabileceği konusunda uyarıyor. Ortaya çıkan olumsuz tabloya rağmen, uzmanlar, Avrupa’nın Amerika’nın hoşgörü modelini benimseyerek farklı dini ve etnik köklerden gelen göçmenleri ortak bir paydada birleştirebileceğine inanıyor.

XS
SM
MD
LG