Erişilebilirlik

Saddam ile Miloseviç Davaları Karşılaştırılıyor


Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin,19 Ekim’de Bağdat’ta mahkemeye çıktı. Saddam Hüseyin ve 7 arkadaşı bu duruşmada insanlığa karşı suç işlemek, işkence yapmak ve Dujail kentinde 1982 yılında düzenlenen bir suikast girişiminin ardından 140’ı aşkın yetişkin ve erkek çocuğu öldürmekle suçlanıyor.

Devrik Irak lideri, hakkındaki suçlamaları reddetti. Üç saatlik oturumun ardından Saddam Hüseyin’in avukatlarına savunmalarını hazırlamaları için süre veren mahkeme, duruşmayı 28 Kasım’a erteledi.

Eski liderin, Dujail davasının bitmesinden sonra soykırım ve savaş suçu iddialarıyla da yargılanması bekleniyor.

Virginia eyaletindeki William and Mary Koleji’nde uluslararası hukuk uzmanı olan Linda Malone, Saddam Hüseyin’i yargılayan özel mahkemenin kurulmasında Amerika’nın da katkısı olduğunu belirtiyor. Malone şöyle konuştu:

" Mahkeme, koalisyon güçlerinin kontrolu altında, Geçici Koalisyon Yönetimi döneminde kuruldu. Ancak daha sonra Irak meclisi ve başkanlık konseyi birçok değişiklik yaptı. Son olarak da 9 Ekim’de bazı değişiklikler yapıldı. Yani şu andaki Irak Yüksek Ceza Mahkemesi’ne mevcut şekli, Irak geçici parlamentosu ve geçici başkanlık yönetimi tarafından verilmiş bulunuyor."

İlk duruşmada, Saddam Hüseyin ve avukatları mahkemenin yetkisine da itiraz etti.

Washington’daki olan Uluslararası Barış Enstitüsü’nün uluslararası savaş suçları uzmanı Laurel Miller, bir başka önemli sanığın da benzer bir taktik izlediğine dikkat çekiyor:

" Aynı durumu, eski Yugoslavya devlet başkanı Slobodan Miloseviç’in Lahey’de süren davasında da yaşadık. Miloseviç de kendisini yargılayan mahkemenin inandırıcılığını hedef aldı ve meşru olmadığını öne sürdü. Bence, Saddam Hüseyin davası boyunca aynı şeyi göreceğiz. Ama bu savunma şeklinin başarılı olacağını zannetmiyorum."

İki dava arasında önemli benzerlikler var. Yargılanan iki eski devlet başkanı da benzer suçlamalarla karşı kaşıya: soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçu. Ancak uzmanlar benzerliğin sadece bundan ibaret olduğunu vurguluyor.

Aradaki farklılıklardan biri ise Slobodan Miloseviç’in kendi savunmasını kendisinin yapmasına karşın, Saddam Hüseyin’i bir uluslararası hukukçular ekibinin savunması.

Bir başka farklılık ise Slobodan Miloşeviç’in Birleşmiş Milletler kararıyla eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor olması. Uluslararası hakim ve savcıların görev yaptığı bu mahkemede uluslararası hukuku kuralları uygulanıyor.

Buna karşılık Saddam Hüseyin, kendisine yöneltilen suçlamaların gerçekleştiği ülkede yargılanıyor ve eski devlet başkanını yargılayan hakimler de Iraklı.

Amerika’nın önde gelen uluslararası ceza hukuku uzmanlarından Cleveland’daki Ohio Case Western Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Michael Scharf, bir çoklarının, Saddam Hüseyin’in bir uluslararası mahkemede yargılanmasından yana olduğunu söylüyor. Iraklı yetkililerin ise Saddam Hüseyin’i bir Irak mahkemesinde yargılamak istediğine dikkat çeken Scharf, bu nedenle “uluslararası nitelik verilmiş bir yerel mahkeme” kurulduğunu söylüyor. Scharf devamla şöyle konuşuyor:

" Iraklı hakim ve savcılar görev yaptığı ve Bağdat’ta kurulduğu için, bu bir yerel mahkeme. Fakat aynı zamanda da uluslararası nitelik taşıyor. Çünkü suçların, savunmanın ve muhakeme usulünün tanımlanması açısından Yugoslavya ve Ruanda mahkemelerinin statüsünü kullanıyor. Ayrıca hakimler ve savcılar uluslararası sivil toplum örgütleri tarafından eğitildi. Akademik kurumların oluşturduğu bir yapı da hakimlere yardımcı oluyor. Kısaca, ilk kez karşılaştığımız melez bir mahkeme."

Uzmanlar, uluslararası mahkemelerde idam cezası olmamasının iki mahkeme arasındaki en önemli farklardan biri olduğunu söylüyor. Bu nedenle Slobodan Miloşeviç suçlu bulunması halinde en fazla ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilecek buna karşılık Saddam Hüseyin’e ölüm cezası verilmesi mümkün.

Derek Gilman, Saddam Hüseyin’i yargılayan özel mahkemenin kuruluşu sırasında Iraklılara yardımcı olan hukukçulardan biri. Gilman bu konuda şöyle konuşuyor:

" Iraklılar, idam cezasının geçerli olması konusunda çok ısrarlı ve net bir tavır aldılar. Geçici Koalisyon Yönetimi sırasında idam cezası askıya alınmıştı. Ancak yetki Irak Geçici hükümetine geçtikten sonra, Irak Millet Meclisi idam cezasını yeniden kabul etti ve şu anda bu cezanın verilmesi mümkün. Iraklılar bu konuda çok ısrarcı oldu."

Uzmanlar, yaklaşık dört yıldır süren ve son günlerde yine ertelenen Miloşeviç davasının uzamasının da Iraklı yetkilileri endişelendiren bir nokta olduğunu belirtiyor.

Barış Enstitüsü’nden Laurel Miller, Irak’ta Saddam Hüseyin davasının çabuk bitmesi ve Miloşeviç davası gibi sürüncemede bırakılmaması için çeşitli çevrelerden gelen baskıların sözkonusu olabileceğini söylüyor:

"Bu şekilde baskı yapılmasının eksileri ve artıları var. İnsanlar bir yandan Miloşeviç davasının uzamasının adaleti geciktirdiğini düşünüyor. Ancak diğer taraftan, Miloşeviç davası bittiğinde yargılamanın adil olmadığını öne sürmek gerçekten çok zor olacak. Dolayısıyla, bazen yargılamanın süresiyle adilliği ya da en azından adil görünmesi arasında bir bağlantı görülebiliyor."

Uzmanlar, Saddam Hüseyin’in adil yargılanmasının çok büyük önem taşıdığını vurguluyor. Ancak Irak’taki siyasi durum ve Irak halkının sanığa duyduğu tepki nedeniyle bunun hiç de kolay olmadığının da farkındalar. Nitekim Saddam Hüseyin’i savunma görevini üstlenen bin kadar avukat geçtiğimiz günlerde, iki meslekdaşlarının öldürülmesi nedeniyle bu görevden çekildiklerini açıklamış bulunuyor.

XS
SM
MD
LG