Erişilebilirlik

4 Ekim 2005: Üyelik Müzakerelerinin Başlaması Değerlendiriliyor


New York Times, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki üyelik müzakerelerinin resmen başlamasını Craig Smith imzalı bir haberle duyuruyor. Haberde, müzakerelerin tam da Avrupa Birliği’nin bir kimlik krizi yaşadığı dönemde başladığı belirtiliyor ve Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan kesimlerin 70 milyonluk yoksul bir Müslüman ülkenin bu krizi derinleştirmesinden korktuğu aktarılıyor. Haberde ayrıca müzakere çerçeve belgesi konusunda yaşanan krizin aşılmasında Amerikan dışişleri bakanı Condoleezza Rice’ın Kıbrıs Rum Kesiminin NATO üyesi olamayacağı konusunda Ankara’ya güvence vermesinin de etkili olduğu vurgulanıyor.

"Almanya ve Fransa gibi tarihi düşmanlar arasında barışı güvence altına almak için kurulan Avrupa Birliği projesi, Soğuk Savaşın bitmesiyle birlikte bocalamaya başladı. Almanya’nın birleşmesinden 15 yıl sonra eski komünist Orta Avrupa ülkelerini de üyeliğe kabul eden Avrupa büyümesine rağmen zayıfladı. Bir çok kişi, tamamen farklı bir kültürel ve ekonomik yapıya sahip olan Türkiye gibi bir ülkenin de üyeliği durumunda yaşanan sorunların daha da artmasından endişe ediyor."

Washington Times ise, müzakerelerin başlaması konusunda yaşanan krizin aşılması için Amerika’nın harcadığı çabayı öne çıkartıyor. Nicholas Kralev imzalı haberde, Kıbrıs Rum yönetiminin itirazları üzerine İngiltere dışişleri bakanı Jack Straw’un Amerikan dışişleri bakanı Condoleezza Rice’tan devreye girmesini istediği belirtiliyor.

"Avrupa Birliği anlaşması, üye ülkelerin birbirlerinin uluslar arası örgütlere katılımını engellememesi şartını getiriyor. Bu nedenle, Türkiye Avrupa birliği üyesi olduğunda Kıbrıs’ın NATO üyeliğini desteklemek zorunda kalacak. Ankara, önce bu konuda Avrupa Birliği’ne bir taahhütte bulunmayı reddetti. Ancak Amerikalı yetkililerin açıklamasına göre, Rice başbakan Erdoğan’a Kıbrıs konusunda endişe etmemesi gerektiği yönünde garanti verdi. Hatta yabancı diplomatlara göre, Rice Amerika’nın Kıbrıs’ın NATO üyeliğine izin vermeyeceğini bile ima etti. Rice ayrıca Rum lider Tassos Papadopulos’u da arayarak, konuyu gündeme getirmemesini istedi."

Amerikan gazetelerinde öne çıkan konu ise, Başkan Bush’un yakında boşalacak olan Yüksek Mahkeme üyeliğine Beyaz Saray hukuk danışmanı Herriet Miers’ı aday göstermesi. Washington Post, Miers’ın ideolojik yaklaşımlardan uzak durması nedeniyle fazla tepki çekmeyecek bir isim olmasını olumlu karşılamakla birlikte, Miers’ın tercih edilmesinde asıl nedenin Bush’a gösterdiği kişisel sadakat olduğunu savunuyor.

"Senato Adalet Komitesi, Yüksek Mahkeme başkanlığına atanan John Roberts’la ilgili olarak saygın ve ciddi bir süreç işletmişti. Ancak Miers olayında çok daha farklı bir durum söz konusu. Senato, sadece Miers’ın yasaları yorumlarken sorumlu davranacağı konusunda tatmin olmakla yetinmemeli, aynı zamanda Bush’un Miers’ı yüksek mahkemeye layık görmesinin gerekçeleri konusunda da tatmin olmalıdır."

Boston Globe ise Miers’ın Yüksek Mahkeme üyeliğine karşı daha sert bir tavır alıyor ve Miers’ın tecrübesizliğine rağmen Bush’a olan sadakatinden dolayı bu göreve atandığını öne sürüyor. Gazete, bir yüksek mahkeme üyesinin başkan da olsa bir kişiye değil, anayasaya sadakat göstermesi gerektiğinin altını çiziyor.

"Senato, gerçekten çok zor bir görevle karşı karşıya ve bu görevi tek başına başarması mümkün değil. Miers, atandığı göreve layık olduğu konusunda Senatoyu ikna etmek zorunda. Eğer bunu başarırsa, Senato Miers’ın atanmasını onaylamalıdır. Fakat başaramazsa, Senato bir maceraya izin vermemelidir."

XS
SM
MD
LG