Erişilebilirlik

11 Nisan 2005: Başkan Bush - Ariel Şaron Görüşmesi Değerlendiriliyor


İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Başkan Bush’la yapacağı görüşme Amerikan basınında geniş yer buluyor. USA Today, İsrail ile Filistin arasında barış sağlanmasının Bush’un Ortadoğu’da demokrasiyi yayma planı açısından büyük önem taşıdığını vurguluyor. Gazete bu nedenle, Amerika’nın dürüst bir arabulucu olduğu konusunda inandırıcı adımlar atması gerektiğini ifade ediyor.

"Bush’un bunu başarması için Şaron’la arasına biraz mesafe koymaya istekli olması gerekiyor. Amerika, 2002’de yol haritası olarak bilinen bir barış planı sunmuştu. Bu planda ısrar edilmelidir. Planın ilk aşaması İsrail’in yeni yerleşim birimleri kurmasını yasaklıyor ve Filistinlilerin de militanları denetim altına almasını öngörüyor. Ancak Şaron, Batı Şeria’daki bir yerleşim biriminin genişletilmesine onay verdi. Bunun bir nedeni de, bu yaz uygulamaya koymayı düşündüğü Gazze’den çekilme planına karşı çıkan sağcıları tatmin etmek. Bush, Şaron’a yol haritasına uygun davranması için baskı yapmalıdır. Aynı şey, önümüzdeki haftalarda görüşeceği Filistin lideri Mahmud Abbas için de geçerli. Aksi taktirde, bugün varolan umutlar kolayca yıkılabilir."

“Yahudi Yerleşim Birimlerinin Yıkılmasına Karşı Olan İsrailliler Komitesi” adlı grubun koordinatörü Jeff Halper ise Boston Globe’da yayımlanan makalesinde, kalıcı çözümün uzun ömürlü bir Filistin devleti kurulmasından geçtiğini savunuyor. Filistin’de ekonominin bittiğini, tarımın yok edildiğini ve binlerce evin yıkıldığını vurgulayan yazar, İsrail’in Filistinlileri cezaevi işlevi gören bir devlette yaşamayı kabul etmeye zorladığını öne sürüyor.

" İsrail’in Filistinliler üzerinde tam bir denetim sağlamak ve onları bir cezaevi devletine mahkum etmek için işgal altındaki toprakların sadece yüzde 5 ila 15’ine ihtiyacı var. Böylece İsrail sınırları, Filistinlilerin hareket özgürlüğünü, su kaynaklarıyla ekilebilir toprakların hemen hemen tamamını, Kudüs bölgesini, hava sahasını ve hatta haberleşme imkanını kontrol altına alabilecek. Toprakların yüzde 85 ila 95’ini alan Filistinliler ise, adına devlet denen bir dizi hücrenin içinde mahkumlar gibi yaşayacak. Abbas buna evet derse, İsrail’in aradığı işbirlikçi lider olacak. Şaron ve Bush’la birlikte Nobel barış ödülünü alacak ve suikaste kurban gidecek. “Hayır” derse, Şaron “gördünüz mü, Filistinliler barış istemiyor” iddiasında bulunacak ve İsrail işgal altındaki topraklarda denetimini artırmakta özgür olacak."

Christian Science Monitor
ise Çin ekonomisindeki gelişmeden duyulan rahatsızlığı yansıtıyor. Çin’in, para birimi Yuan’ı dalgalanmaya bırakmaması halinde Çin mallarına yüzde 27,5 oranında gümrük vergisi konması yönünde bir kararın Amerikan Senato’sundan geçtiğini hatırlatan gazete, Temsilciler Meclisi’nde de benzer bir girişimin başladığını duyuruyor.

" Çin gibi büyük ve daha da büyüyen bir ülkenin yıllarca sabit kur politikası izlemesi, bugünkü küresel pazarda, ticari dengeleri bozuyor. Amerika’nın Çin’e karşı sabrı giderek azalıyor. Senato’daki oylama Çin’in serbest pazar ilkelerini daha fazla benimsemesi gerektiği yönündeki duyguları yansıtıyor. Eğer Çin büyük bir güç olmak istiyorsa, buna uygun davranmalıdır."

Washington Post, Hartum yönetiminin verdiği bütün sözlere rağmen Sudan’ın Darfur bölgesindeki soykırımın devam ettiğini belirtiyor. Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Zoellick’in bu hafta Sudan’a gideceğini hatırlatan gazete, yaptırım tehdidi olmadıkça diplomatik baskının sonuçsuz kalacağı görüşüne yer veriyor.

" Eğer Amerika, Sudan konusunda öncülük yapmazsa, diğer ülkelerin hiçbiri yapmayacak. Darfur’a sivillerin ölümünü azaltacak ve yardım görevlilerinin bölgedeki her yere ulaşmasını sağlayacak büyüklükte bir barış gücü konuşlandırılması gerekiyor. Bu nedenle Zoellick’in Çin, Rusya, Avrupa ve Afrika’nın düşünme tarzını değiştirerek kolektif hareketsizlik durumunu değiştirmesi şart. Yüzbinlerce kişi katledilirken, kendine uygar diyen ülkelerin buna seyirci kalamayacağını anlaması lazım."

XS
SM
MD
LG