Erişilebilirlik

8 Mart 2005: Türkiye'de Amerikan Karşıtlığı ve Dünya Kadınlar Günü


Washington Times editörlerinden Arnaud de Borchgrave, Türk kamuoyundaki Amerikan karşıtlığından Türk basınını sorumlu tutuyor. Sağcı, solcu, İslamcı ya da merkezdeki bütün basın organlarında Amerika’yı Nazi Almanya’sı ile bir tutan makaleler yayınlandığını belirten yazar, bazı Türk yazarlarla Osame Bin Ladin arasında bir fark olmadığını iddia ediyor.

"Türkiye’de Amerikan karşıtlığı göreceli olarak yeni bir olgu sayılır. 90’lı yıllarda Türkiye’de halkın % 60’ı Amerika hakkında olumlu düşüncelere sahipti. 2003 Irak savaşı, bir çok insanın görüşünü değiştirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onun İslami eğilimli partisinin işbaşına gelmesiyle ortam giderek bozulmaya başladı. Türklerin paranoyası, Amerika’nın bağımsız ve petrol zengini bir Kürt devleti yaratmak istediği yönündeki şüpheleri besledi. Bush, Amerika’nın Irak’ın toprak bütünlüğünü desteklediği yönünde Erdoğan’a defalarca güvence verdi. Ancak Türk basının tepkili kesiminde Amerika’nın amaçları yanlış aktarıldı."



Washington Post ise Ortadoğu’daki baskıcı yönetimlerin demokratik değişime karşı direnişinin sürdüğünü belirtiyor ve Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad ile Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in son tavırlarını buna örnek gösteriyor. Gazete, Esad’ın Lübnan’dan çekilmek yerine askerlerini yeniden konuşlandırmasını ve Mübarek’in gerçek bir demokratik seçim yerine göstermelik bir seçime gitme kararını, dış baskılardan kurtulmaya yönelik manevralar olarak yorumluyor.

"Bush yönetiminin bu zorbalara tepkisi, çarpıcı biçimde farklılık gösteriyor. Bush ve yardımcıları, Esad’a karşı, her gün açıklamalar yaparak ve müttefikleri harekete geçirerek kapsamlı bir kampanya başlattı. Ancak Hüsnü Mübarek’in çok partili seçime gidileceği yönündeki açıklamasını ihtiyatlı bir memnuniyetle karşılamasından sonra, reformların yapay niteliği ortaya çıktıkça tam bir sessizliğe büründü. Eğer Ortadoğu’da yeni başlayan demokratik hareket ivme kazanacaksa, Amerika sadece değişimin en kolay olduğu yerlerde değil, Mısır gibi en önemli olduğu yerlerde de baskı uygulamalıdır."

New York Times ise, Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü CIA’nin terör zanlılarını sorgulanmak üzere, insan hakları sicili kötü olan ülkelere göndermesine karşı çıkıyor. CIA’nin; Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Pakistan ve Ürdün’e 100 ila 150 terör zanlısını gönderdiği yönündeki haberleri hatırlatan gazete, bu ülkelerin normal zamanlarda bile insan hakları sicilinin kötü olduğunu yazıyor ve Bush yönetiminin gerekçelerini sert bir şekilde eleştiriyor.

"Eğer Amerikalıların karşı çıktığı zalimce muamele edilmesi için değilse, bu tutuklular niçin Suriye ve Suudi Arabistan gibi ülkelere gönderildi? Üst düzey bir yetkili, tutukluların Amerikan cezaevlerinde veya yurtdışında bulunan ve Amerikalıların denetimindeki cezaevlerinde tutulmasına kıyasla bu uygulamanın emek ve para tasarrufu sağladığını söylüyor. Eğer ortada bu kadar trajik bir konu olmasaydı, bu verimlilik anlayışı komik bulunabilirdi. Bir konuda açık olmak lazım: Amerika’nın elindeki tutuklular, Amerikan değerlerine göre korunur. Onları başka ülkelere göndermek ve işkence görmelerine kayıtsız kalmak bu gerçeği değiştiremez."

Boston Globe ise, dünya kadınlar gününde, kadın-erkek eşitliğinin hala sağlanamadığına dikkat çekiyor. On yıl önce Pekin’de yapılan Birleşmiş Milletler zirvesinde, bu konuda bir dizi hedef saptandığını hatırlatan gazete, 184 ülkenin bu zirvedeki sonuç bildirgesine imza atmasına rağmen, uygulamada ciddi eksiklikler görüldüğünü vurguluyor.

"Örneğin okula gidemeyen 120 milyon çocuğun % 54’ünü kızlar oluşturuyor. Dünyada okuma yazma bilmeyenlerin üçte ikisi kadın... Üstelik orta eğitimi tamamlayan kızlar, genelde daha küçük ve daha sağlıklı aileler kuruyor, kendi toplumlarının ekonomik büyümesine daha fazla katkıda bulunuyor. Eğitimde cinsiyet eşitsizliğini kapatmak sadece bir eşitlik meselesi olarak değil, aynı zamanda sağlık ve kalkınma açısından da uzun vadeli bir yatırım olarak görülmelidir."

XS
SM
MD
LG