Erişilebilirlik

7 Mart 2005: Ortadoğu'dan Afrika'ya Son Durum


Ortadoğu’da alışılmadık bir umut ve fırsat rüzgarı estiğini belirten USA Today, bunun nasıl sürdürülebileceğini tartışıyor. Irak ve Filistin’deki seçimlerin Arap televizyonlarında yayınlanmasıyla bölge halklarının artık demokrasiyi sadece Batı’ya özgü bir yönetim olarak görmekten vazgeçtiğini belirten gazete, bununla birlikte Ortadoğu’da işlerin Soğuk Savaş sonrasında Doğu Avrupa’da olduğu kadar kolay gitmeyebileceğini vurguluyor.

"Irak’ta olduğu gibi Lübnan’da da farklı grupların ülkeyi iç savaşa sürüklemesinden korkuluyor. Bir başka endişe ise, İslami köktenciliğin bölgeyi etkisi altına alması. Ve hiç şüphe yok ki, teröristler de barış ve demokrasi yönündeki bu süreci engellemeye çalışacaktır. Askeri güç ve diplomasi hala önemini koruyor ama Amerika, Irak örneğinde de olduğu gibi, bir tepki yaratabileceğini göz ardı etmemelidir. Amerika, demokrasiyi empoze etmekten çok, desteklemelidir."

Christian Science Monitor ise, çok farklı bir bölgedeki, Latin Amerika’daki gelişmeleri mercek altına alıyor. Latin Amerikalı seçmenlerin son dönemde neo-liberal politikaları savunan partilere sırtını döndüğünü kaydeden gazete, buna karşılık bölgede sosyal politikaları ve hükümetin ekonomiye daha fazla müdahalesini savunan görüşlerin sandıkta başarı kazandığını belirtiyor. Gazete, bölgede son dönemde yolsuzlukla mücadele konusunda önemli adımlar atıldığına da dikkat çekiyor.

"Sadece söylem düzeyinde de olsa, politikacılar artık kampanyalarında yolsuzlukla mücadeleye daha fazla vurgu yapıyor. Giderek daha fazla sayıda sivil toplum örgütü ve gazeteci, yönetimde şeffaflık istiyor ve yolsuzluğa bulaşan politikacıların teşhir edilmesini talep ediyor. Yolsuzluğun sadece demokrasi karşıtı tavırlara değil, Amerika karşıtı teröristlere de fırsat sağlamasından endişe eden Amerika, yolsuzlukla mücadele programlarına milyonlarca dolar akıttı. Bir çok ülkede henüz yapılmayan şey ise, seçilmiş görevlilere dokunulmazlık sağlayan yasaların değiştirilmesidir."

New York Times, Afrika’nın en önemli ülkelerinden Nijerya’da esen değişim rüzgarlarını ele alıyor. Ülkenin sahip olduğu zengin petrol yataklarına rağmen, yoksulluk ve yolsuzluk içinde yaşadığına dikkat çeken gazete, bunun en büyük sorumlusunun ise, eski diktatör Sani Abacha olduğunu savunuyor. Ülkede şimdi reformcu bir yönetimin işbaşında olduğunu belirten gazete, Batılı ülkelerin Nijerya’ya yardım etmesi gerektiğini savunuyor.

"Amerika, Nijerya’ya bir benzin istasyonuymuş gibi davranmak yerine bu ülkeyi daha ciddiye almalıdır. Amerika, Nijerya’da HIV - AIDS tedavisi konusunda bazı adımlar attı ama yapılanlar, hastalığın önlenmesi konusunu da kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Nijerya, göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir ülke. Ve eğer bu ülke başarılı olamazsa, Afrika’nın diğer ülkelerinin fazla bir şansı olacağını söylemek çok zor."

Washington Post, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT’in dönem başkanı Slovenya’nın Dışişleri Bakanı Dimitrij Rupel’in bir makalesine yer veriyor. AGİT’in terörizmden insan kaçakçılığına, Gürcistan, Moldova ve Dağlık Karabağ’daki çatışmalara kadar bir çok konuda sorunları çözmeye çalıştığını belirten Slovenyalı bakan, bu kadar büyük sorumluluğa rağmen, AGİT’in 2005 bütçesinin sadece 180 milyon Euro olduğunu vurguluyor. Bakan AGİT’in ekonomik ve siyasi açmazdan kurtulması için şu önerilerde bulunuyor.

"İlk olarak Rusya, bütçeyi engellemekten vazgeçerek, AGİT’in kendi istediği biçimde çalışması için görüşmeler yoluyla daha yapıcı bir tavır içine girmelidir. İkinci olarak, Amerika ve Avrupa Birliği, Rusya’nın kaygılarını ciddiye almalıdır. Güvenliğin askeri-siyasi boyutuna daha fazla önem verilmelidir. Üçüncü olarak bütün AGİT üyesi ülkeler, örgüte daha üst düzeyde bir siyasi önem vermeli ve AGİT’İ kuruluş amacına uygun olarak etkin bir güvenlik aracı olarak kullanmalıdır."
XS
SM
MD
LG