Erişilebilirlik

16 Şubat 2005: Suriye Hedef Tahtasında Olmayı Sürdürüyor


Wall Street Journal gazetsi, Türkiye’de Amerika ve Yahudi karşıtlığının artması ve Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmakta olmasına yer veriyor. Robert Pollock tarafından kaleme alınan ve “Yeniden Avrupa’nın Hasta Adamı” başlıklı makalede, 2002 yılında, yolsuzluklara karışmış Amerika-yanlısı merkezi partilerin çökmesinin ardından iktidara ılımlı dinci bir partinin geldiğini anlatıyor. Pollock, Türk Amerikan ilişkilerinin bozulmasının esas nedenini, Irak savaşından ziyade, ılımlı ancak fırsat kollayan İslamcı AKP’nin iktidara gelmesiyle “eski solcu - yeni İslamcı” bir siyasi yapının ortaya çıkmasına bağlıyor. Türk basınında giderek artan bir derecede Amerika ve Yahudi karşıtı komplo teorilerine yer verildiğini savunan Pollock, halkçı AKP’yi kesinlikle kamuoyuna karşı çıkmamakla eleştiriyor. Türkiye’deki Amerika ve Yahudi karşıtlığını, Arap ülkelerindekinden bile fazla olduğunu belirten yazar bunu, NAZİ’lerinkine benzetiyor. Makale, Amerikan aleyhtarlığının bu derece artmasını Türkiye’de muhalefetin tutumuna da bağlıyor:

“Nedense Türkiye, Erdoğan’ın başbakanlığını tanıyan ilk ülkenin Amerika olduğunu unutmuş. Türkiye nedense, Amerika’nın yapmış olduğu askeri yardımları; Ermeni soykırımı yasa tasarılarına defalarca önlemiş olmasını; ve Avrupa Birliği üyeliği için büyük destek vermiş olduğunu unutmuş. En önemlisiyse, Türkiye, PKK lideri Öcalan’ın tutuklanmasında Amerikanın yardımını unutmuş. Türkler şunu anlamalı: kamuoyunun görüşü hala değiştirilebilir; ancak bu böyle devam ederse, kim bilir ne olur: Atatürk’ün mirası silinmiş olur; Osmanlı’nın büyüklüğü de yok; Ve Türkiye, Amerika’da dost bulamayan; ve Avrupa tarafından dışlanan ikinci sınıf bir ülke olmaya mahkum olur."

Washington Post Lübnan’ın eski başbakanı Refik Hariri’ye düzenlenen suikastın, sadece Suriye’nin çıkarlarına hizmet ettiği görüşüne yer veriyor. Irak ve Filistin’deki seçimlerin, Lübnan’da da değişim taleplerini artırdığını belirten gazete, muhalefetin ilkbaharda yapılacak seçim öncesinde Suriye’ye karşı birleştiğini hatırlatıyor. Washington Post, Lübnan’ın bağımsızlığını savunan Hariri’nin böyle bir ortamda öldürülmesini, Şam hükümetinin gelişmeler karşısında köşeye sıkışmasına ve paniğe kapılmasına bağlıyor:

"Bush yönetimi, bu terör eylemine karşı, haklı olarak sert tepki gösterdi. Dışişleri bakanlığı Şam’daki Amerikan büyükelçisini geri çekti, Birleşmiş Milletler’de ise Amerika ve Fransa, Genel Sekreter Kofi Annan’ın bombalama eylemini araştırmasını isteyen Güvenlik Konseyi açıklamasına destek verdi. Lübnan’da daha önce gerçekleşen bir çok siyasi cinayette olduğu gibi, bu olayın soruşturulması da sonuçsuz kalabilir. Amerika, Suriye’ye uygulayabileceği yaptırımların çoğunu hayata geçirdi. Şimdi bu rejimi tecrit etmek için Avrupa, Rusya, Türkiye ve diğer ülkelere baskı yapılmalıdır."

New York Post yazarı Emir Tahiri de, Hariri’nin ölümüyle ilgili olarak Şam hükümetini suçluyor ve Suriye’nin hiçbir zaman Lübnan’ı bağımsız bir ülke olarak kabul etmediğini hatırlatıyor. Suriye istihbarat örgütü Muhaberat’ın Lübnan’da büyük bir denetim mekanizması oluşturduğunu vurgulayan Tahiri, yüzlerce kilo patlayıcı maddenin Muhaberat’ın haberi olmadan Beyrut’a sokulamayacağını iddia ediyor:

"Suriye devlet başkanı Beşir Esat’ın dostları, Hariri’yi Suriyeliler öldürdüyse bile, genç Beşir’in bundan haberi olmadığını savunuyor. Bu korkakça eylemi, Suriye istihbarat örgütleri içindeki bazı unsurların gerçekleştirdiği öne sürülüyor. Ama bu mazeret, kabahatten daha büyük. Suriye, Lübnan’ı yasa dışı örgütlere karşı korumak amacıyla bu ülkede bulunduğunu iddia ediyor. Bu ülke kendi örgütlerini bile yasa dışı unsurlardan koruyamıyor ise Lübnan’da kalmasının bir nedeni yok."

New York Times ise, İsrail başbakanı Ariel Şaron’un Gazze’den çekilme planı nedeniyle ciddi bir muhalefetle karşı karşıya olduğunu yazıyor.. Yahudi yerleşimcilerin ve aşırı sağ partilerin, Gazze’deki yerleşim birimlerinin kaldırılmasına karşı sert direniş gösterdiğini aktaran gazete, İsrail-Filistin barışı için bunun gerekli olduğunu vurguluyor. Ancak gazete, Şaron’un Gazze’den ayrılacak yerleşimcileri, Batı Şeria’da kurulacak yeni yerleşim birimlerinde iskan etme girişimini de eleştiriyor:

"Öyle görünüyor ki, Şaron’un daha da cesur davranması gerekiyor. Kendi partisi olan Likud’un üyeleri bile Batı Şeria’yı bir canlı kalkan olarak, Filistinli intihar eylemcilerine ve teröristlere karşı İsrail’in ilk savunma hattı olarak görüyor. Ama bu yerleşim birimleri aynı zamanda, bir barış ihtimalinin önündeki en büyük engellerden birini de oluşturuyor."

Christian Science Monitor, Irak seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmesinde, yeni meclisteki sandalye dağılımının farklı etnik ve dini grupları bir uzlaşma arayışına zorlayacağı öngörüsünde bulunuyor. Dini esaslara dayalı bir yönetim isteyenlerin seçimi kaybettiği görüşüne yer veren gazete, Amerika’nın en yakın müttefiki olarak tanımladığı Kürtlerin ise, kilit konuma geldiğini ve yeni devlet başkanının da muhtemelen bir Kürt olacağını yazıyor:

"Irak, hala tam demokrasiye geçmedi. Meclisin en önemli görevi yeni bir seçime yol açacak olan Anayasayı hazırlamak olacak. Iraklı liderlerin, yeni kurulacak hükümetin çökmesini önlemek için, Sünni isyancıları bastırması ve dini değerlere yönetimde bir rol bulması gerekiyor. Tüm sorunlara rağmen yine de iktidar yönetim Iraklıların elinde ve Iraklılar şu ana kadar yaptıklarıyla bütün beklentileri aşmış durumda."

XS
SM
MD
LG