Washington Post yazarı Jim Hoagland, Filistin’de bu hafta sonu yapılacak seçimlerin ardından yaşanabilecek muhtemel gelişmeleri mercek altına alıyor. Seçimi kazanması beklenen Mahmud Abbas’ın İsrail karşıtı söylemlerden hayal kırıklığı duyduğunu belirten yazar, İsrail ve Filistin’deki siyasi dengeler nedeniyle, yakında kalıcı bir barış anlaşmasına varılmasının pek mümkün olmadığını savunuyor.
Amerikan Adalet Bakanlığına atanan Alberto Gonzales’le ilgili tartışmalar da sürüyor. “İşkence ve Gerçek” adlı kitabın yazarı Mark Danner, New York Times’da yayınlanan “Artık Hepimiz İşkenceciyiz” başlıklı makalesinde, Amerika’nın 11 Eylül sonrasında tutuklulara işkence yapmaya başladığını savunuyor. İşkence olaylarında, bu uygulamalara hukuki zemin hazırlayan Gonzales’in bizzat sorumlu olduğunu kaydeden yazar, Amerika’nın bu anlayışla teröre karşı savaşı kazanamayacağını vurguluyor:
''Demokrasi ve özgürlük işkenceyle sağlanamaz. İşkence yaparak, biz Amerikalılar kendimizi düşmanlarımızın bizi benzetmeye çalıştığı şeyin bir karikatürü haline dönüştürüyoruz. Gonzales’in bakanlığının onaylanmasıyla, adalet, düzen ve dürüstlüğe dönüş yolu daha da uzayacaktır. Ve işkence sadece bu yönetime değil tüm Amerikalılara mal edilecektir.''
Bütün dünyanın gözleri Hint Okyanusunda yaşanan deprem felaketine çevrilmişken, Christian Science Monitor, Sudan’ın Darfur bölgesinde de sonuçları açısından benzer bir trajedi yaşandığına dikkat çekiyor. Darfur’daki iç savaş nedeniyle 70 bin kişinin öldüğünü, 2 milyon 300 bin kişinin mülteci haline geldiğini hatırlatan gazete, bu trajedinin Güney Asya’daki gibi ani olmaması nedeniyle, aynı ölçüde ilgi görmediğini yazıyor:
''Aslında Birleşmiş Milletler’e göre, Darfur bölgesinde ihtiyaç duyulan yardım miktarı sadece 182 milyon dolar. Küresel cömertlikteki adaletsizliği gösteren bu rakam, hükümetlerin ve bireylerin yardım konusundaki tavırlarını bir kez daha gözden geçirmesini gerektiriyor. Amerika, Darfur’da yaşananları soykırım olarak tanımlamıştı. Buna rağmen, neredeyse tüm dünyanın Darfur’a ilgisizliği devam ediyor.''
New York Post yazarı Ralph Peters ise Hint Okyanusundaki depremden hareketle, bölgeyi stratejik açıdan ele alıyor:
''Denizlerin denetimine verdiğimiz önemi kaybettik. 500 yıl önce, Hint Okyanusu Osmanlı İmparatorluğu’nun yumuşak karnıydı. Hindistan açıklarındaki deniz savaşları Avrupalıların İpek yolunu güvence altına almasını sağlarken, Osmanlıların çöküşünü de hızlandırdı. Süveyş kanalından Malaca boğazına kadar deniz yollarında sadece petrol nakliyatının değil hayati önem taşıyan bir ticaretin de gerçekleştiği Hint Okyanusu bugün de Batının güvenliğinin zayıf halkasını oluşturuyor. Hiçbir başka bölge buradan daha önemli ve hassas değil.''